Arıker, "Üniversitenin kuruluş amacı, çiftçilik ve ziraat alanında eğitim vermek, bilim insanı yetiştirmek ve araştırmalarla geleceğe ışık tutmaktı. Ancak 9 yıldır Ziraat Fakültesi’nin açılmaması bölge tarımını olumsuz etkiliyor," dedi.
İklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması nedeniyle tarımsal projelere duyulan ihtiyaç her geçen gün artarken, fakültenin açılmasının bu projelere önemli katkılar sunacağını belirtti.
Yasanın gereği olarak Ziraat Fakültesi'nin kurulmasının zorunlu olduğunu ifade eden Arıker, "Bu eksiklik bir an önce giderilmelidir. Fakülte, Marmara Bölgesi’nde tarıma dayalı sanayiye ve bölgesel kalkınmaya büyük katkılar sağlayacaktır," ifadelerini kullandı.
Emekli akademisyen Burhan Arıker ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajda, ziraat fakültesinin önemine değindi. Arıker “Ziraat Fakültesi neden faaliyete geçmedi? Öncelikle bu sorunun muhatabı idareciler, ancak konunun geçmişine kısaca değinmek istiyorum. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi'nin kuruluş yasası, çiftçilik ve ziraatla ilgili eğitim vermek, bilim insanı yetiştirmek ve araştırma projeleriyle geleceğe ışık tutmak amacıyla çıkarılmıştı. Bugün geldiğimiz noktada, bu kararın ne kadar haklı ve öngörülü olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Özellikle iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması ve yeni tarım yöntemlerine duyulan ihtiyaç göz önüne alındığında, Ziraat Fakültesi'nin açılması artık daha da elzem hale gelmiştir. Bundan yaklaşık sekiz ay önce Tarım ve Orman Bakanlığı'nın iki yardımcısı, Prof. Dr. Ahmet Gümen ve Abdülhamit Güzlider, bu konuda düzenlenen bir toplantıda Ziraat Fakültesi’nin tarıma dayalı sanayiye ve bölgeye büyük katkı sağlayacağını ifade etmişlerdi.
Fakültenin gecikmesi, bölge tarımına zarar veriyor. Planlanan üç bölüm için 60 öğrenci alınarak eğitim hemen başlatılabilir. Mevcut altyapıyla birkaç ek düzenlemeyle Ziraat Fakültesi aktif hale getirilebilir. Üniversitemizde 24 bin öğrenci eğitim alırken, bu fakültenin açılamaması düşündürücüdür. Gecikmenin tarımsal projelerin hayata geçmesini engellediği gibi bilim insanı yetiştirme sürecini de sekteye uğrattığı açıktır. Su kaynaklarının tükenme riski ve sulu tarımın tehlikeye girmesi, acil bir şekilde tarım projelerine odaklanılmasını gerektiriyor. Marmara Adası'nda ekim-biçim yapılmamaktadır ve Kapıdağ Yarımadası gibi tarımsal çeşitliliğin yüksek olduğu bölgeler ve Araştırma Enstitüleri ile işbirliği yapılarak önemli projeler gerçekleştirilebilir.
Kapıdağ Yarımadası'nın sahip olduğu zengin doğal kaynaklar ve tarım potansiyeli, bilimsel araştırmalar ve endüstriyel işbirlikleri açısından dikkat çekiyor. Bu kapsamda Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi'nin Ziraat Fakültesinin olmayışı nedeniyle, Erzurum Üniversitesi’nin Kapıdağ Yarımadası’nda endemik bitkiler üzerinde araştırmalar yapmak üzere geldikleri belirtildi.
Bölgenin tarım ve hayvancılık alanındaki stratejik önemi hakkında açıklamalarda bulunan yetkililer, 22 bin 700 dönümlük tarım arazisinin yanı sıra Türkiye’nin tek Koyunculuk ve Araştırma Enstitüsü’nün de burada yer aldığını vurguladı. Güney Marmara’da geniş bir bitki üretim çeşitliliği bulunduğunu ifade eden uzmanlar, bölgenin Anadolu'yu besleyen en verimli topraklara sahip olduğunun altını çizdi” dedi.
Arıker “Kapıdağ Yarımadası'nda endemik bitkileri araştırmak üzere Erzurum Üniversitesi gelmektedir. Üniversitenin bitişiğinde bulunan 22 bin 700 dönümlük arazi bulunan Ayrıca Türkiye'nin tek Koyunculuk ve Araştırma Enstitüsü bulunan tarım Bakanlığına ait arazi çiftçilik araştırmalarını yapmak üzere ideal bir bölgedir. Güney Marmara Bölgesi'nde çok yönlü çeşitli bitki üretimi yapılmaktadır. Anadolu'yu besleyen topraklar bu bölgededir. Ayrıca Türkiye'nin yüzde 35 kanatlı hayvanını karşılıyor. Yüksek miktarda da büyükbaş hayvan popülasyonunun olduğu bir bölgedir. Her türlü kümes hayvancılığı da bu bölgededir. Unutmamalıyız ki, Marmara Bölgesi'nin de 2 büyük balık hanesi de bu bölgede bulunmaktadır. Güney Marmara Bölgesi, tarım ve hayvancılık alanında Türkiye’nin en önemli merkezlerinden biri olmasına rağmen, mevcut potansiyel tam anlamıyla değerlendirilemiyor. Bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin geliştirilmesi için üniversitelerle sanayi kuruluşları arasında daha güçlü işbirliklerine ihtiyaç var”
Arıker “Örneğin, Sütaş’ın 1975’te Uludağ Üniversitesi ile yaptığı işbirliği sayesinde Avrupa’nın en büyük süt üreticilerinden biri haline geldiğini görüyoruz. Benzer işbirlikleriyle bölgede yeni başarı hikayeleri yaratılabilir. Yasa, Ziraat Fakültesi’nin kurulmasını zorunlu kılarken, bugüne kadar bu fakültenin faaliyete geçmemiş olması büyük bir eksikliktir. Gereğinin bir an önce yerine getirilmesi gerekiyor. Ne yazık ki fakülte 9 yıl geç kalmıştır” dedi.
Çiftçiler, Hayvancılıkta Destek Bekliyor
Arıker “Güney Marmara Bölgesi’nde tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi adına üniversite-sanayi işbirliğinin önemine dikkat çekilirken, çiftçilerin karşılaştığı bazı temel sorunlar da gündemde. Özellikle hayvan hastalıkları ve ölümleri konusunda çiftçilerin ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bölgedeki çiftçiler, hayvan ölümlerinin sebeplerini belirlemek için otopsi imkanı bulamadıklarını ve bu hizmetin yalnızca Bursa’daki paralı kliniklerde yapılması çiftçinin belini büküyor. Bursa’ya gitmek zorunda kalmanın hem zaman hem de maliyet açısından büyük bir yük oluşturduğu ve çiftçileri zor durumda bırakıyor.
Bu gibi sorunların çözülmesi için bölgede bir veterinerlik biriminin kurulması, bu hizmetin Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nin hayata geçmesi beklenen Ziraat Fakültesi bünyesinde sağlanabileceği önerisinde bulunuyor” dedi.
Haber: Serhat Barış