Kaçış Sendromu

Kaçış Sendromu hastalığının nadir görülen, ani şoklara sebep olabilen, uzun süreli, tekrarlayıcı ve ölümcül bir hastalık olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Baran , ‘’Tıp literatüründe "Systemic Capillary Leak Syndrome - SCLS" veya Clarkson sendromu olarak bilinir. İlk kez 1960 yılında Dr Bayard Clarkson tarafından tarif edilmiştir. Dünyada bugüne kadar yaklaşık 800 olgu bildirilmiştir. Hastalık damarlarda bulunan sıvı ve diğer maddelerin herhangi bir nedenden dolayı kılcal damarlardan dışarıya çevre dokulara sızması ile gelişmektedir. Bu durumda yaşamsal bulgular bir kanamada olduğu gibi çok hızlı bir şekilde kötüleşebilmektedir. Ünlü sanatçı Mehmet Ali Erbil'in bu hastalığa yakalanmasıyla hastalık ülkemizde de dikkatleri üzerine çekmiştir’’ dedi.

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.bandirmayasam.com.tr

Kaçış Sendromu hastalığının nadir görülen, ani şoklara sebep olabilen, uzun süreli, tekrarlayıcı ve ölümcül bir hastalık olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Baran , ‘’Tıp literatüründe "Systemic Capillary Leak Syndrome - SCLS" veya Clarkson sendromu olarak bilinir. İlk kez 1960 yılında Dr Bayard Clarkson tarafından tarif edilmiştir. Dünyada bugüne kadar yaklaşık 800 olgu bildirilmiştir. Hastalık damarlarda bulunan sıvı ve diğer maddelerin herhangi bir nedenden dolayı kılcal damarlardan dışarıya çevre dokulara sızması ile gelişmektedir. Bu durumda yaşamsal bulgular bir kanamada olduğu gibi çok hızlı bir şekilde kötüleşebilmektedir. Ünlü sanatçı Mehmet Ali Erbil'in bu hastalığa yakalanmasıyla hastalık ülkemizde de dikkatleri üzerine çekmiştir’’ dedi.

Hastalığın temelinde, kılcal damarlarda bulunan sıvı ve birtakım elementlerin bilinmeyen bir nedenle hızlı bir şekilde damar dışına sızması yattığını söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Baran, ‘’ Damar dışına sızan sıvıdan dolayı akciğerler, kalp zarı, karın zarı gibi vücudun iç kısmında yer alan boşluklarda ve kasların içerisinde sıvı birikimi (ödem) meydana gelir. Sızan sıvı nedeniyle damar içerisindeki kan basıncı ani olarak düşer ve bu durum diğer organların kansız kalmasına ve şok tablosunun oluşmasına neden olur. Yine damar içindeki sıvının damar dışına sızması sonucunda damardaki kanın akıcılığı azalır ve kanda yoğunlaşma meydana gelir. Bu yoğunlaşma özellikle toplar damar kaynaklı pıhtılar oluşumuna ve akciğer embolisine yol açabilir. Gerek şok, gerek pıhtılaşma durumunda acil olarak hastaya müdahale edilmemesi hastanın ölümüyle sonuçlanabilir. Hastalığın kesin nedeni bilinmemektedir. Genetik ve bulaşıcı olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Erişkin yaş hastalığıdır, çocuklarda genelde görülmez. Son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda; hematolojik hastalıklarda kullanılan bazı kemoterapi ilaçları başta olmak üzere, bazı ilaç türlerinin kaçış sendromu oluşumuna zemin hazırladığı tespit edilmiştir. Ayrıca bazı enfeksiyon hastalıkları, ağır sepsis tabloları, böbrek yetmezliği, karbonmonoksit zehirlenmesi, yılan ve böcek ısırıkları, lenfoma ve bazı kan hastalıklarının kaçış sendromunda etken olabileceği düşünülmektedir. Yine kedi ve köpek gibi hayvanların dışkılarının ve bazı allerjik maddelerin hastalığın gelişiminde rol oynayabileceği belirtilmektedir’’ dedi.

Kaçış sendromu ile ilgili çeşitli belirtiler olduğunu söyleyen Prof. Dr. İbrahim Baran sözlerini şöyle sürdürdü;

‘’Kaçış sendromu; ciddi sıkıntı veren ataklar ve tekrarlayan krizler ile karakterizedir. Tanı konan bireylerde çoğunlukla yıllar boyunca herhangi bir belirti görülmez ve kişi normal yaşamını sürdürür. Nedeni bilinmeyen bir şekilde oluşan ataklar sonucunda hastalığın belirtileri ortaya çıkar. Klinik tablo hastada ayda bir tekrarlayabileceği gibi, bazen bir ataktan sonra yıllarca sıkıntı yaşanmayabilir. Tekrarlayan şok tablosu ile kendini gösteren kaçış sendromunda krizden 24 saat önce gribal enfeksiyon benzeri belirtiler (ateş yükselmesi, yorgunluk, halsizlik, kas ve eklem ağrıları) olabilir. Hastalık aktif olduğunda görülen en yaygın belirtiler: tansiyon düşüklüğü, kanın yoğunlaşması, baş dönmesi, karın ağrısı, bulantı, kusma, ayaklarda karında ve vücudun belirli bölgelerinde ödem ve en sonunda şok tablosudur. Bu belirtilere ek olarak kaçış sendromu hastalarında damar dışına sıvı sızması nedeniyle kalp ve akciğer zarında sıvı toplandığında ciddi nefes darlığı, kalp ve akciğer yetmezliği görülebilir ve buna bağlı olarak ölüm meydana gelebilir. Hastalığın tanısı; hastanın genel öyküsü ve klinik bulguları birlikte değerlendirilerek konulur. Tansiyon düşüklüğü, kanın yoğunlaşması (hemokonsantrasyon), kandaki albümin düzeyinde düşme ile birlikte vücutta lokal veya genel ödem belirtileri ile başvuran hastalarda bu hastalıktan şüphelenilmelidir. Yapılan incelemeler sonucunda hastalığın tanısını destekler düzeyde belirtiye rastlanması ve karaciğer sirozu, nefrotik sendrom, sepsis, allerjik ödemler, akut kalp yetmezliği gibi benzer tabloların ekarte edilmesinden sonra kaçış sendromu tanısı konabilir. Hastanın kan basıncı düşüktür. Sistolik kan basıncının 90 mm Hg'nin altında olması veya atak sırasında kan basıncında ani olarak 40 mm Hg ve üzerinde düşüşler görülmesi bu hastalığın karakteristik özellikleri arasında yer alır’’

Kaçış sendromu hastalığının bilinen kesin bir tedavisi olmadığını belirten İbrahim Baran,’’ Belli başlı aşamalarla iyileşme kaydedilse bile hastalığın farklı yönlere kayması neticesinde henüz net bir iyileşmeden söz edilememektedir. Genellikle semptomatik yani hastalığın yol açtığı sorunları geri döndürmeye yönelik tedaviler uygulanır. Sebep olduğu ataklar nedeniyle gündelik yaşamı büyük ölçüde olumsuz etkileyen bu hastalık; aynı zamanda yol açtığı sorunlar nedeniyle vücudun diğer doku ve organlarının da işleyişini bozarak farklı hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Hastalığın tedavisinde temel amaç, atakların önlenmesidir. Bu amaçlabazı durumlarda gribal enfeksiyon tedavisinde kullanılan birtakım antibiyotikler ile bronşit ve astım tedavisine yönelik ilaçlardan yararlanılır. Atak sırasında en sık steroid dediğimiz kortizon türevi ilaçlar kullanılır. Fakat steroidler hastada peptik ülser, kilo artışı, aseptik nekroz, osteoporoz, hipertansiyon, diyabet, psikolojik bozukluklar gibi gibi çeşitli sistemik komplikasyonlar yaratabilir Krizlerin önlenebilmesi için sürekli ve düzenli olarak tansiyon ölçümü yapılmalı, gerekli durumlarda tansiyonun normal seviyelere getirilebilmesine yönelik vazokonstriktör ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Destek tedavisi olarak damar içi albumin veya kolloid verilebilir. Vücut boşluklarında toplanan sıvılar girişimle boşaltılabilir. Ciddi solunum yetmezliğinde cihazla solunum desteği gerekebilir. Hastalığın tanısını almış olan bireylerde stres, kaza ve yaralanma gibi travmalar atakları tetiklediği için kişiler kendilerine ve sağlıklarına gerekli özeni göstermelidir. Kapiller kaçış sendromu hastalarında ayrıca allerji testi yapılarak kişinin hassasiyetinin olduğu maddeler belirlenmeli, atak oluşumuna sebep olabileceği için hastalar allerjen maddelerle temastan kaçınmalıdır. Kaçış sendromu ataklarında durumun erken dönemde tespit edilmesi ve tedavinin başlatılması büyük önem taşıdığından özellikle ağır septik durumlar içinde bulunan hastalarda kaçış sendromu gelişimi ihtimali üzerinde durulmalı ve gerekli tanı testleri mutlaka yapılmalıdır. Hastalığın tedavisi multidispliner bir yaklaşım gerektirir. İç hastalıkları, kardiyoloji, enfeksiyon, allerji, nefroloji, yoğun bakım uzmanlarının ortak çalışması gereklidir. Bu hastalar stabil bile olsalar; sık sık genel sağlık taramasından geçirilmeli, varsa kronik hastalıklarının veya atak oluşumuna sebep olabilecek başka sağlık sorunlarının tespiti yapılmalı ve bu hastalıkların tedavisine yönelik tedavi süreci hemen başlatılmalıdır’’ dedi. /Haber Merkezi