Bandırma Engelime Renk Ver Derneği ve Bandırma İşitme Engelliler Derneği iş birliğinde “Engelliler İçin Hukuki ve Psikolojik Çözümler” isimli söyleşi gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Nermin Mutlu’nun yaptığı söyleşide konuşmacı olarak Psikolog Melda Dönmez ve Avukat Büşra Sevgili yer aldı. Santral Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlik yoğun katılımla gerçekleştirildi.
“ENGELLİ BİREYLERİN YAŞADIĞI ZORLUKLAR SADECE FİZİKSEL VEYA ZİHİNSEL OLARAK SINIRLI DEĞİL”
Programın açılış konuşmasını yapan Engelime Renk Ver Derneği Başkanı Nercü Çalışkan, “Engellilik bireysel bir durum olmanın açısında toplumsal bir sorumluluktur. Engelli bireylerin yaşadığı zorluklar yalnızca fiziksel veya zihinsel sınırlamalarla sınırlı değildir. Bu zorluklar aynı zamanda ülkedeki haklara erişimden, toplumsal kabullenme ve psikolojik desteğe kadar geliştirilen fazileyi kapsar. Bu nedenle sorunlara yalnızca bir açıdan yaklaşmak yeterli değildir. Çok boyutlu bir anlayışla hukuki psikolojik ve sosyal yaklaşımları bir araya getirerek çözüm üretmek durumundayız. Bugün hem hukuk hem de psikoloji alanında uzmanlık sınırlarının bir konuda farkındalık oluşturmayı ve engelli bireylerin yaşantılarını iyileştirmek adına somut adımlar atmayı amaçlıyoruz.” diye konuştu.
“BAKIM EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİRİ”
Özel gereksinimli bireylere yönelik kursların açılması gerektiğini vurgulayan Nermin Mutlu, “Engelliler için kurslar mutlaka açılmalı. Çünkü enerjiyi zapt edemeyen ne yapacağını bilemeyen bu gruplar okul dışında da mutlaka bir yerde bağlı olup bir şeyle ilgilenmek zorundalar. Nüfus artıyor ve nüfus arttıkça ona paralel engelli nüfusu da artıyor. Doğuştan gelen engelli nüfusun artışı yanında, kazalar nedeniyle meydana gelen ve yaşlılık nedeniyle de ortaya çıkan engellerle de karşılaşıyoruz. Engeller, sadece Türkiye'de değil, küresel bir artış gösteriyor. İnsan ömrü 80-90’lı yaşları geçmeye başladı. Bu yüzden kaliteli yaşam yaşlılıkta düştüğü için engellilik oranı da artmış oluyor. Engellilerde, ister doğuştan olsun, ister sonradan kazalarda veya yaşlılıkta, bakım en büyük sorunlarımızdan biri. Otobüse binmek, kaldırımların düzenlenmesi, hastaneye gittiğinde derdini anlatmamın yanı sıra en büyük sorunlardan biri ‘bakım’ sorunu. Maalesef devletin ve sosyal belediyelerin bakım konusunda hiçbir yapıcı, yaptırımcı uygulaması yok. Bu yüzden engelli bakımı ister yaşlı, ister genç olsun bütün sorumluluk aile bireylerine düşüyor. Bütün bu sorunların, devlette çözüm bulmasını umuyoruz.” dedi.
“ÖZEL BİREYLER VE SAĞLIKLI BİREYLER ARASINDA SOSYAL HAK VE GÖREVLERDE HİÇBİR FARK YOKTUR”
Ailelerin yaşadığı psikolojik aşamalardan bahseden Psikolog Melda Dönmez, “Aileye yeni katılan bireyin engelli olarak doğması ailede farklı ve karmaşık duygulara yol açabilmektedir. Bu duygular genellikle ‘inkar, hayal kırıklığı, öfke, korku, çaresizlik, durumu kabullenme güçlüğü, depresyon, kızgınlık, suçluluk ve utanma, yetersizlik duyguları aşırı koruma kaygısı’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanan çelişkili duygular aile iletişiminde de problemlere yol açar ve ailenin etkilendiği bu olayı kabul etmesi ve duruma uyum sağlaması oldukça zaman almaktadır. Aile tutumu olarak çocuk, toplum içinde katılmayı izolasyona veya aile tarafından aşırı korumacı tavırlara da maruz kalabilir. Yaşanan stres, duygusal ve davranışsal uyum sürecinin doğal bir parçası olarak karşımıza çıkar. Engelli bir çocuğa sahip ailelerin tepkilerini açıklayan bir aşama modeli var. Bu aşama modeline göre aileler çeşitli aşamalardan geçerek kabullenme aşamasına gelmektedirler. İlk evremiz, şok evresidir, ikinci aşama inkar ve izolasyon, üçüncü basamak öfke ve son evre ise pazarlık evresidir. Özel gereksinimli bireylerle, sağlıklı bireyler arasında sosyal hak ve görevler açısından hiçbir fark yoktur. Bireyler arasında meydana gelebilecek bazı ayrıcalıkları ortadan kaldırmak ve onları toplumla kaynaştırmak hepimizin görev ve sorumlulukları arasındadır. Bedensel veya zihinsel engele sahip olmak bir kayıp değildir. Asıl kayıp, engelli bireylere karşı duyarsızlık ve bakış açısının darlığıdır.” dedi.
“AYRIMCILIK HİSSETTİĞİNİZ HER ALANDA GEREKLİ KURUMLARA BAŞVURMAK ÇOK ÖNEMLİ”
Özel gereksinimli bireylerin hukuki haklarından bahseden Avukat Büşra Sevgili, şunları söyledi:
“Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2013 yılında 5378 sayılı Engelli Hakları Kanunu yürürlüğe girmesiyle bu kanunda 3 ana başlık ortaya çıkıyor. ‘Doğrudan ayrımcılık, dolaylı ayrımcılık ve makul düzenlemeler.’ Bir vatandaşın engelli olduğu için okula veya işe alınmaması, doğrudan hiçbir bahane üretmeksizin bedensel veya zihinsel olarak nitelendirilmesi yönünden doğrudan ayrımcılığa giriyor. Görme engelli vatandaşın gerekli materyal sağlanmayarak yazılı sınava tabi tutulması ise dolaylı ayrımcılığa giriyor. Makul düzenlemeler ise kanun tarafından bireyselleştirilmiş erişilebilirlik olarak açıklanıyor. Okula ya da işe başlamış engelli bir vatandaşın yazı yazması için her türlü alet edevat sağlanmasına rağmen tekerlekli sandalyesiyle masaya yanaşmasına olanak sağlanmadıysa bu da makul düzenlemeye giriyor.
Kişinin onur ve haysiyetine aykırı düşecek her türlü hareketten, her vatandaş kanunlarımızla koruma altına alınmıştır. Ceza kanununun 128’inci maddesinde engellilikten kaynaklanan her türlü nefret ve ayrımcılık suçu işleyenlere 1 yıldan 3 yıla kadar ceza ön görülüyor. Türk Ceza Kanunu'nun 257’inci maddesinde de engelli bireylere karşı görevini ihmal eden ve bu yüzden bireyi mağdur eden ya da kamu zararına sebep olan kişi hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası, kamu görevini engelli vatandaşa karşı ve engelli olması vasfıyla ilan eden her türlü kamu görevlisine de 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Ayrımcılık hissettiğiniz her alanda gerekli kurumlara başvurmanız, hem haklarınızı öğrenmeniz adına hem de devlet kurumlarının da sizi korumacı bir yapı sergileyebilmesi için fırsat tanınması adına çok önemli.”
Program, Psikolog Dönmez ve Avukat Sevgili'nin katılımcıların sorulan soruları yanıtlamasıyla sona erdi.
Haber: Selin Girgin