Açıklamasında 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nün önemini vurgulayan CHP Bandırma Kadın Kolları Sekreteri Şengül Ergün, “Türkiye 1990 yılında ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmiş ve uluslararası bağlayıcılık kazanmıştır. Ancak bu sözleşme de tıpkı diğer sözleşmeler gibi Türkiye’nin uluslararası bağlayıcılığının olduğu, fakat ‘gelir, geçer’ olarak görülen sözleşmelerden biri olarak rafa kaldırılmıştır. Rafa kaldırılmıştır diyoruz çünkü ne 2011 yılında yürürlüğe koyulan 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' olan Lanzarote, ne ‘6284 varken İstanbul Sözleşmesine ne gerek var?’ dedikleri 6284, ne de bizleri bugün açıklama yapmamız için buraya toplayan günün bağlayıcı sözleşmesi olan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin gereklilikleri uygulanıyor. Gereklilikler uygulanmazken bizler, bir avuç toprağın üstüne atıldığı çocukların yasını tutuyor, olay yeri haline getirdikleri bebek kuvözleri için mahkeme salonlarında adalet arıyoruz. Ancak geldiğimiz noktada adalet birilerinin elinde oyuncağa dönüşmüş; çocuk hakları ve insan hakları ayaklar altına alınmış; imzacı oldukları bağlayıcı sözleşmelere de, tıpkı meclis önergelerine dedikleri gibi ‘HAYIR’ denmiş. Ülke acı içindeyken kendileri için her türlü imkanı kullananlar; 5 çocuğu 18 kez ziyaret etmelerine rağmen alevlere mahkum etmiştir. Halkın feryadı da isyanı da sarayın kapısından içeri girememiştir.” dedi.
“ÜLKEYİ İÇİNDE BIRAKTIĞINIZ YANGINI GÖRÜP SUSKUNLUĞUNUZLA İSTİFA EDİN”
İktidarın kaybolan çocukların verisini vermeye tenezzül etmediğini söyleyen Ergün, “İktidar, sorumlusu olduğu çocuk istismarlarını ve çocuk katliamlarını ‘kınamaktan’ başka bir şey yapmazken, kahkahalarla çocuk istismarlarını araştırmayı reddetmiştir. Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar, 22 yıllık acının hesabını vermek yerine ‘Hayret bir şey, anlayamıyorum’ demiştir. İnanın bizler de hayret ediyoruz. Ancak biz anlıyoruz. Ahmak dediğiniz bu ülkenin her ferdi anlıyor. Sizin neden anlamadığınızı da, çocuk cinayetlerini araştırmaya neden ‘Hayır’ dediğinizi de anlıyor! Yarattığınız toplumsal çürümenin sebebini de anlıyor; Leyla’yı, Rabia Naz’ı, Oğuz Arda’yı, Müslüme’yi ve sorumlusu olduğunuz binlerce çocuğun kaybını neden unutturmaya çalıştığınızı da anlıyor. Gelelim iktidarın günlerdir sessizliğini koruyan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na. 5 çocuğun yangında hayatını kaybettiği gün mecliste nöbetçi bakandınız. Bu acı durum hakkında tek bir açıklama yapmayıp, makamınıza ziyarete gelen milletvekillerinizi ağırladığınız görseller paylaştınız. Siz, unvanınız olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ifadesinin neresindesiniz? Ne ailede ne de sosyal hizmette değilsiniz. Olaydan bir gün sonra ‘Güçlü Aile, Güçlü Toplum, Güçlü Türkiye’ başlığı altında Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu’nun ‘ilk’ toplantısını gerçekleştirdiniz. Siz göreve geleli neredeyse 18 ay oldu; aileyi korumakta ve güçlendirmekte şimdi mi aklınıza geldi? Günler önce, sessizliğinizi ya sorularımıza ithafen bozup istifa etmenizi ya da suskunluğunuzla istifa etmenizi söylemiştik. Suskunluğunuzu korudunuz, ancak istifa etmediniz. Şimdi sorularımızı da tekrar soruyoruz, istifanızı da tekrar talep ediyoruz. Ya suskunluğunuzu sorularımıza ithafen bozup istifa edin ya da ülkeyi içinde bıraktığınız yangını görüp suskunluğunuzla istifa edin!” diye konuştu.
Haber: Mihriban Nur Uysun