KASAİD Ayvalık Şubesi’nde gerçekleşen basın açıklamasını Şube Başkan Yardımcısı Hülya Ayvalı seslendirdi.
KASAİD Ayvalık Şubesi Onursal Başkanı Filiz Karayelli ve derneğin avukatı Songül Afacan’ın yanı sıra üyelerin de hazır bulunduğu basın açıklamasında, toplumun aynası olarak nitelenen medeni kanunun topluma danışılmadan değiştirilmemesi gerektiği vurgulandı.
Açıklamayı yapan KASAİD Ayvalık Şube Başkanı Hülya Ayvalı, “Maya Angelou’nun 16 Şubat 2024 tarihinde , ‘Bir kadın, ne zaman kendi sesini duyurmak için ayağa kalksa, tüm kadınlar için ayağa kalkmış olur’ sözünü söyleyerek, bu önemli günde tüm kadınları, seslerini duyurmak üzere el ele vermeye çağırıyoruz” dedi.
Egemenliğin Kayıtsız Şartsız Millete ait olduğu Cumhuriyet rejiminde yepyeni bir hukuk sisteminin oluşturulması gerektiği süreçte Cumhuriyet’in ilanından sonra hukuk alanında başlatılan devrim hareketinin Türk toplumuna kazandırdığı en önemli eserin, Türk Kanun-u Medenisi olduğunu vurgulayan Hülya Ayvalı, “Kişilerin özel hukuk alanındaki ilişkilerinin temeli olan bu kanunla çağdaş yeni bir toplum oluşturulmak istenmiştir. Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, 1 Ocak 1912 tarihinde yürürlüğe konulan en genç Medeni Kanunu ile Borçlar Kanununun çeviri yoluyla alınması görüşünü savunuyordu. Fransızca asıllarından Türkçeye çevrilen kanunlar 743 numarası ile TBMM’ne sevk edildi. Tamamı tek oturumda oylanıp, 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilerek, 4 Nisan 1926 tarihinde ResmiGazete’de yayımlandı. Borçlar Kanunu ile birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.Genel gerekçe niteliği taşıyan kanunun üst yazısında din kuralları ile hukuk kuralları arasındaki farklar açık ve net ifadelerle ortaya konularak, laiklik ilkesinin çerçevesi de çizilmişti. Medeni Kanunumuz, kişilerin din ve inançları ne olursa olsun, herkese uygulanan bir kanundur. Medeni Kanunumuzun Türk toplumuna kazandırdığı en önemli yeniliklerden birisi kadın erkek eşitliğini getirmiş olmasıdır. Milli Mücadelenin örgütlenmesi ve yürütülmesi sürecinde de etkin rol alan kadınlar, savaş sırasında erkeklerin askere çağrılmasıyla erkeklerin yerine çalıştılar. Anadolu’nun işgalini protesto eden mitingler düzenlediler. Batılı siyasi liderlerin eşlerine telgraflar çektiler. Orduya para ve eşya sağlamak için örgütlendiler, cephede ve cephe gerisinde hemşirelik yaptılar, savaştılar.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk Milli Mücadele Destanı’nın bir parçası olan kadınlardan Nutuk’ta ‘münevver kadın’ ve ‘milletin anası’ olarak söz etmektedir. TBMM’inde kadınları nüfus sayımında sayma tartışmalarının yapıldığı günlerde Gazi, Konya’da kadınlara hitaben yaptığı bir konuşmada ‘Daha selametle, daha dürüst olarak yürüyebileceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını meclisimizde müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, ahlaki, içtimai, iktisadi hayatta erkeğin arkadaşı, muavin ve destekleyicisi yapmak yoludur’ sözleriyle toplumu kadın hakları konusunda yapacağı devrime hazırlamıştır. Medeni Kanun, bunun en önemli adımlarından birisidir. Bu kanunla kadınların erkeklerle eşit vatandaş oldukları kabul edilmiştir. Tek eşlilik, evlenme yaş sınırı, boşanma hakkı, resmi nikah zorunluluğu, miras ve mülkiyet haklarıyla Türk Kadını onurlandırılmıştır. Sıra siyasi haklardadır. Mustafa Kemal, Gençliğe Hitabesi’nin ilk dinleyicilerinden biri olan Afet İnan’ı bu konuda hazırlamak üzere yönlendirecektir” ifadelerini kullandı.
Ayvalı yaptığı açıklamada, “Prof. Dr. Afet İnan’ın Türk kadının hak ve görevleri ile toplumsal ve kamusal hayattaki yerini ele aldığı ‘Atatürk ve Türk Kadın Haklarının Kazanılması – Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri’ isimli eserinde şu değerlendirmeyi yapmıştır: ‘Eşit Hak – Eşit Görev” sorumluluğu prensibini benimseyen bir milletin kadınlığını temsil ediyoruz. Zamanımızda kadın, her yerde toplumun yarısını emek ve hakları ile temsil etmektedir. Aydın Türk kadınlarına iki türlü ödev düşüyor: Biri kendi haklarını ödev karşılığı kullanmak. Diğeri ise bunları bilmeyenlere öğretmek ve geniş halk kitlelerine anlatmaktır. ‘… dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.’ … cümlesi ile Atatürk, analık hakkı ve ödevleri bakımından kadına bu değeri vermek istemiştir.… asıl bugün üzerinde durulması gereken konu, bu kanuni haklara sahip olan Türk kadını bunu nasıl uygulamaktadır?’ Eşit hak, eşit görev prensibinde Türk kadını milli bütünlük içinde yerini aldığını vurgulayan Afet İnan, Türk kadınlarının ödev ve sorumluluklarını bilen insanlar olduğunu, tarihin rehberliğinde ilerlemek gerektiğini vurgulamaktadır” dedi.
100 yıl önce Cumhuriyetin kurulmasıyla başlayan ve kadınların özgürleşmesini sağlayan çağdaşlaşma yolculuğunda bugün gelinen nokta ise oldukça düşündürücü olduğunu savunan Hülya Ayvalı, “Başkanlık Sistemine geçilmesinin ardından TBMM’nden basına yansıyan bazı haber başlıklardan örnekler verecek olursak, kadının durumu daha iyi anlaşılır.
-Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen Afganlı, nüfusa 2 kadını eş olarak kaydettirdi. Suç duyurusunda bulunuldu.
-Yerel ve Genel seçimle göreve gelen kurumlarda kadınların henüz nüfusa orantılı olarak temsil sayısına ulaşamadıklarını üzülerek görüyoruz.
-Yoksulluğun yükü kadınların sırtında…
-Kadın birey yerine konmuyor, sadece aile içinde bir sorumluluk içinde hapsolmuş durumda.
-Bakım verici rolü üstlenen kadının kamusal alanda görünürlüğü yok
-1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiğinde, 1935’te parlamentoya 17 kadın girdi ve o gün Türkiye, kadın temsili açısından dünya 2.siydi.
-Bugün ülkemizin tarihinde en yüksek kadın milletvekili sayısına ulaşılmış olmasına rağmen kadınların temsil oranı sadece yüzde 21.
-BM son raporuna göre ise Türkiye, kadınların siyasi temsili noktasında 186 ülke arasında 131. sırada.
-Yerel Seçimlerde de kadınların adı yok.
-Yerelde kadınların temsil oranı yüzde 3.50.
-81 ilimizde sadece 2 kadın belediye başkanı var.
-Medeni Kanun’da 8. Yargı Paketiyle nafaka hakkını da içeren yeni değişikliklere karar verildiğine dair duyumlar olmaktadır. Bu çalışmalar ilgili tarafların temsilcileri olan sivil toplum kuruluşlarıyla paylaşılmamaktadır.” ifadelerini kullandı.
“-MIŞ GİBİ YAPAN SİYASET ANLAYIŞININ DEĞİŞMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ”
Kamuda ve yerel yönetimlerde kadınlara yönelik stratejik eylem planlarının, yol haritalarının ve bütçelerinin belirlenmesi aşamalarında ilgili uzman ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katılımının ve sürekliliğinin sağlanması gerektiğini düşündüklerini öne süren KASAİD AYvalık Şubesi Başkan Yardımcısı Hülya Ayvalı, “Her gün bir canımızı kurban vermenin vicdani sorumluluğunu
doğrudan seçemediğimiz, oy vermek zorunda bırakıldığımız tüm seçilen siyasi karar vericilerin ve atanan kurumsal uygulayıcıların paylaşmasını bekliyoruz. Cehalet sorgulamaz… yargılar… Cehalet öğrenmez…inanır…Cehalet okumaz… hatmeder… Cehalet ilkeldir… sosyalleşmez…
Medeniyetse, kadın ve erkeğin birlikte yürüyebilmesidir.
Cehaletin tek korkusu kadındır. Çünkü kadın öğrenirse çocuklarına da öğretir…” diye konuştu./Haber Merkezi