Biliyoruz ki 1981 yılından bu yana toplum olarak bilhassa eğitim camiası ve yönetim kadrosu olarak 24 Kasım'ı Öğretmenler Günü olarak kutlamaktayız. 24 Kasım tarihinin önemi Mustafa Kemal'in Halk Mekteplerinin Başöğretmeni olma vasfını aldığı tarih olmasıdır. Şunu da biliyoruz ki Halk Mekteplerinin önemi ise yeni Türk alfabesi dediğimiz yahut bazılarımızın Latin kökenli Türk alfabesi dediğimiz alfabenin Türk Halkına öğretilmesi amacıyla Mustafa Kemal tarafından kurulmuş okullar olmasıdır. Bu yüzdendir ki 24 Kasım tarihinin Türk inkılap tarihinde önemi büyüktür. Çünkü Türk ulusu bu tarihte Mustafa Kemal tarafından kendisine kazandırılan yeni alfabeyi öğrenip onunla okuma yazmaya başladığı Mustafa Kemal'in önderliğinde bu alfabeyi öğrenip kullanmaya başladığı bir döneme başlamış olmasıdır.
Bazılarımızın yeni Türk Alfabesinin Türk Toplumuna katkısı ne olmuştur ki, bu olaya bu kadar önem verelim dediğini duyar gibiyim. Hemen cevaplayayım. Bu alfabenin kabulü ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yani Türk Milleti doğu toplumları grubundan çıkıp batı toplumları grubuna ayak atmış, onlarla birlikte medeniyet ufkuna yelken açmış bir toplum olmuştur. Bu alfabenin kabulü sırasında gerek İslam dünyasında olsun, gerek Asya ve Afrika'nın diğer devlet ve toplumlarında olsun Avrupai alfabe kullanan başka bir devlet ve başka bir millet yoktur. Bu alfabenin kabulü ile Türkiye sınırları dahilinde okumuşu ile cahili ile çobanı ile medreselisi ile her vatandaş birdenbire eğitim açısından aynı seviyeye getirilmiş ve eğitim hamlesine aynı başlangıç noktasından yola çıkarılmıştır. Bu yüzdendir ki toplumdaki eski sınıflaşma bu alfabe ile ortadan kaldırılmış molla, imam, Şıh, şeyh kim olursa olsun ulema veyahut hiç okuma bilmeyen kişi aynı derecede bu alfabeyi öğrenmeye mecbur tutulmuşlardır. Bu uygulama Türk halkının arasındaki kültürel uçurumları silip süpürmüş herkesi aynı kültürel çizgide aynı başlangıçta birleştirmiştir. İşte bu nedenledir ki bu kültürel yolculuğun başlangıç tarihi olan 24 Kasım yani halk mekteplerinde Atatürk'ün Başöğretmenliğe başlaması çok önemli bir tarihtir.
Mustafa Kemal, halkı öğretim için aynı seviyeye getirip aynen bir beyaz yaprak haline getirip, kültür hayatında Türk halkını yeni hiç kullanılmamış bir sayfa durumuna getirmiştir. Türk öğretmenini de Osmanlı öğretmeninin son dönemlerdeki yenilikçi öğretmenler vasfından alarak onu başlangıç kabul ederek tek tip haline getirmiş ve böylece öğretmeni diğer öğretici sınıflardan ayırıp öğreticilikle geçimini temin eden bir meslek haline getirmiştir.
Bu nedenledir ki bugün toplumumuzda Atatürk'ün öğretmene verdiği özel önemin aksine bazı meslekleri, imamları, antrenörleri, hakemleri, spor eğiticilerini, asker yetiştiricileri, meslek erbabı yetiştiricileri, binici, sürücü yetiştiricileri öğretmen sayan zihniyeti yadırgamamız gerekir düşüncesindeyim. Bu tip öğretim yapanlar öğretmen değil öğreticidirler. Çünkü onların esas meslekleri, esas geçim temin ettikleri meslekleri farklı mesleklerdir. Mesela imam camide yaptığı görevden, meslek erbabı yetiştirenler yaptıkları meslekler esnasında ürettikleri nesnelerden elde ettikleri gelirlerden geçimlerini temin ederler. Hoca tabiri ile usta tabirini öğretmenle aynı görmek hatadır. Bu yüzden bugün öğretmenler günü kutlamalarında ustaları ve imamları öğretmen kabul edip bu kutlamalara dahil etmek hata olacaktır.
Mustafa Kemal Türk öğretmenine önem vermiş bu önem verdiğini Türk gençliğini yetiştirip yönlendirmeyi ona havale etmekle göstermiştir. Çünkü Mustafa Kemal en değer verdiği şey olan Türkiye Cumhuriyeti’ni ve inkılaplarını korumayı Türk gençliğine emanet etmiştir. Dolayısıyla Türk öğretmeni Mustafa Kemal'in en değer verdiği nesneyi, varlığı koruyup geliştiren yönlendiren birey olmakla övünebilecek tek meslek erbabıdır. İşte bugün bu meslek erbabının günüdür.
Bu meslek erbabına bugünü tabiri caizse rayından çıkmış toplum ve devlet trenini tekrar rayına oturtan 1980 darbesinin sonunda yönetime el koyan silahlı kuvvetler yönetimi tahsis etmiştir. Onların bugünü tahsis etmekte amacı tekrar rayına oturttukları Türk toplum ve devlet sistemini Mustafa Kemal'in istediği özelliklerde koruyacak gençliği oluşturabilecek zihniyet ve kabiliyette bir öğretmen camiası yaratmaktır. Onlara göre 80 darbesi öncesinde devletin bütün kadrolarında olduğu gibi eğitim kadrolarında da bölünme ve parçalanmalar olmuş bir kısım öğretmenler ve eğitici kadro yönetici kadro komünizm, sosyalizm, faşizm gibi, teokratik düzen gibi akımların etkisinde kalarak parçalanmış devletin resmi siyaseti olan laik Cumhuriyetçi medeni hukuka bağlı demokratik sistemden bir başka değişle Kemalist sistemden uzaklaşmış, parçalanmış öğretmen kadrosunu tekrar bir arada birbirine bağlayarak tek vücut haline getirmek için böyle bir güne ihtiyaç mevcutluk söz konusudur. Bu amaçla öğretmen kitlesini Kemalist sistemde görüşte birleştirecek şekilde bir milat olmak üzere 24 Kasım'ı öğretmenler günü ilan etmişler, öğretmen evleri ve lokalleri oluşturarak dernekleri oluşturarak öğretmenlerin birlik ve beraberliğinin oluşmasının temellerini atmaya yönelmişlerdir.
Onlara göre Türk öğretmeninin birlik ve beraberliği sağlanırsa Türk gençliğinin dolayısıyla Türk toplumunun birlik ve beraberliği top yekûn Kemalistliği sağlanacaktır.
Ama ne yazık ki onların bekledikleri olmamış öğretmen günü ilan edilen 1981’den başlayarak öğretmenler arasında istenilen kabulü ve bunun neticesinde amaçlanan birlik ve beraberliği sağlayamamıştır. Çünkü Türk öğretmeninin arasında 80 öncesi bölünmüşlük hiçbir zaman giderilmemiş aksine farklı kaynaklardan yetiştirilen öğretmenler eğitim kadrosuna dahil edilerek birlik ve beraberlik daha da bozularak devam ettirilmiştir. Devam edecek…