güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

31 Mart Vakası Hakkındaki Yorumlarımız

Yazının Giriş Tarihi: 03.04.2025 09:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.04.2025 09:05

Osmanlı devleti Abdülhamit döneminde Almanların, İngilizlerin, Fransızların arasındaki rekabetten istifade ederek tarafsızlığını koruyarak kendini korumaya çalışmışsa da Avrupalı devletler ve ülke içinde uyanan ulusalcılık, Türkçülük hareketlerinin kuvvetlendirip, organize ettiği İttihat ve Terakki Derneği Abdülhamit’le mücadeleye girişince durum değişmiştir. Nitekim 1908’de II. Abdülhamit’e karşı harekete geçen İttihat ve Terakki’nin zorlamasıyla Meşrutiyeti tekrar ilan eden II. Abdülhamit Meclisi Mebusan’ı tekrar açıp keyfi idareden vazgeçerek devleti meşruti idare ile yönetime rıza göstermiştir.

Abdülhamit’e karşı ittihatçıların giriştiği askeri birliklerin dağa çıkması yahut ittihatçıların gerçekleştirdiği suikastlarla bazı Abdülhamitçi askeri liderleri öldürmeleri şeklindeki Abdülhamit’i zorlayarak Abdülhamit’e 2. Meşrutiyeti ilan ettirmeleri yenilikçi kesimin gericilere karşı gerçekleştirdiği üçüncü karşı devrim olarak değerlendirmemiz hata olmayacak bir durumdur düşüncesindeyim. Ne var ki 2. Meşrutiyet geçerliliğini fazla sürdürememiş gerici tarafları yanına alan II. Abdülhamit ülkede kısa zamanda bir tek adam yönetimi oluşturmayı başarmıştır.

Nitekim yukarıda da belirttiğim gibi bu durum şeriatçı rejim taraftarlarının ve hilafetçilerin, eski rejimden çıkar sağlayan kitlelerin memnuniyetsizliğini getirmiş onlar cemiyet oluşturarak İttihat ve Terakki’nin Osmanlı yönetimini elinde bulunduran hükümete karşı muhalefete yönelmişlerdir. İttihat ve Terakki Partisi de meşrutiyeti ilan ettiren başarısından sonra ülkeye hakim olurken kendi içinde bölünmeye uğramış Selanik ve Manastır kolu olarak bölünme göstermiştir.

Almanlara yakın siyaseti amaçlayan ve izleyen Selanik kolunun Manastır’daki İngiliz siyasetinin taraftarı İttihat ve Terakkicilere karşı kuvvetlenmesinin getirdiği iç çekişme bu kola mensup İttihat ve Terakkicileri de muhalefetteki şeriatçı, mutlakiyetçi, eski rejim yanlılarının yanına itince kuvvetlenen bu muhalefet kitlesi İngilizlerden de aldığı destek ve yardımla Alman taraftarı olan İttihat ve Terakki taraftarlarının oluşturduğu Osmanlı hükümetine karşı harekete geçmeye karar vermiştir.

Bunu muhalefet kesimini oluşturan kesimin gazeteleri de makale ve yazılarıyla destekleyip halkı harekete geçmeye sevk etme çalışması göstermesi İstanbul’da yeni bir ayaklanmanın çıkmasını getirmiştir. İttihat ve Terakki’nin meşrutiyeti emniyet altına almak için getirdiği askeri kıtalardaki alaylı çavuşların başlarındaki subayları öldürerek başlattığı bu isyan karşısında Osmanlıların başındaki İttihat ve Terakki hükümeti gerekli direnci gösteremeyip istifa edince İstanbul sahipsiz kalmıştır. Ayaklananlar dahiliye nazırı Nazım Paşa’yı ve İttihatçı bir gazeteciye benzettikleri Arslan Bey’i öldürmüşler. Büyüyen isyan insan avı şekline dönüşerek İttihatçı subayları ve İttihatçıları öldürmeye dönüşen bir hal almıştır. Gerçi karşı grupta Volkan gazetesi Baş Yazarı Derviş Vahdeti’yi de öldürmüşse de 13 Nisan 1909 başlayan bu isyan İttihat ve Terakki’nin temsil ettiği ve getirdiği meşrutiyet rejimine karşı bir isyana, bir karşı devrim harekâtına dönüşmüştür. Bu karşı devrim hareketi gerici grupların Osmanlı dönemindeki son karşı devrimini oluşturmuştur.

Bunun sonucunda bu harekattan kaçan bazı İttihatçılar Selanik’teki 3. Orduyu harekete geçirmişler ve bu ordunun düzenlediği harekat ordusu denilen bir birliğin isyanı bastırmak üzere İstanbul’a sevkini hazırlamışlardır. İttihat ve Terakki hükümeti istifa edip dağıldığından İstanbul sahipsiz kaldığı sürede yönetim II. Abdülhamit’in eline kaldığı için sanki isyanı başlatan kişi, isyanı organize eden kişi II. Abdülhamit durumuna düşmüştür. Harekat ordusu 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan 1909 gecesi İstanbul’a girdiğinde alaylı çavuşların yönettiği isyancılar direniş göstermişlerse de başarılı olamayıp teslim olmuşlardır. Böylece tarihimizde 31 Mart vakası denilen olay, İttihatçı harekat ordusunun bastırmasıyla sona ermiştir. Bu 31 Mart vakasının önemli yönlerinden birisi de bu isyanı bastıran Harekat Ordusu’nun Kurmay Başkanı’nın Mustafa Kemal oluşudur. Bu 31 Mart isyanının bastırılış tarihi de yani 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gecenin tarihi de önemlidir. Çünkü nasıl 23 Nisan’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’yle Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi sayesinde Türk halkını kendi kendini idare etme gücüne kavuşturmuşsa 23 Nisan 1909’daki Harekat Ordusu’yla İstanbul’a girişiyle de Osmanlı toplumunu bir daha tekrar mutlaki saltanat idaresine dönmemek üzerek meşruti yönetime kavuşturan İttihatçılar arasındaki yerini almıştır.

Aynı şekilde bu tarih yani 24 Nisan tarihi daha sonraki dönemde Ermeni tehcirinin uygulamaya konulduğu tarih olması nedeniyle de önem kazanacaktır. Bu uygulamalar gösterecektir ki 23 – 24 Nisan tarihi İttihatçılar için önemli icraatların kararlarının alınıp uygulanmaya başladığı tarihtir. Belki de Mustafa Kemal’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken 23 Nisan tarihini açılış tarihi olarak kullanması onun İttihatçılıktan gelme özelliğinden geçmişte yaptığı Harekat Ordusu’nu İstanbul’a sokma başarısıyla sağlamak isteyip tamama erdiremediği hedefinin 23 Nisan 1920’de gerçekleştirilmesini sağlayabileceğini görmesi nedeniyle olmuştur. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
    logo
    Bandirma Yasam En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.