güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Farklı Yönleriyle Mehmet Akif ve Hayatı

Yazının Giriş Tarihi: 15.04.2024 08:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.04.2024 08:53

Âkif sorar:

— Gurbette mi, hayrette miyim?

Yurdun taşı toprağı kan izi taşır, denizi bile kan kusar. Bu ne korkunç bir haldir:

Bana dünyada emin ol, ne yer kaldı, ne de yar;

Ararım göçmek için başka zemin, başka diyar.

Bunalan ruhuma ister bir uzun boylu sefer;

Yaşamaktan ne çıkar, günlerim oldukça heder?

Bir güler çehre sezip güldüğü yoktur yüzümün;

Geceden farkını görmüş değilim gündüzümün.

Seneler var ki, harap olmadığım gün bilmem;

Gezerim abdala çıkmış gibi sersem sersem.

Dikilir karşıma hep görmediğim bilmediğim,

Sorarım kendime, gurbette mi, hayrette miyim?

Yoklarım taşları, toprakları izler kan izi;

Yurdumun kan kusuyor mosmor uzanmış denizi

Nedir, Akif'imizi bunca bunaltan inkılâp. O’nu öz yurdunda garip eden dayanılmaz hal? Ve nihayet Âkif, içindeki gurbet ülkesini, dışındaki hakiki gurbete tahvil eder, Mısır’a gider. Çünkü içinde taşıdığı gurbet havası, günden güne ağırlaşır, acılaşır ve dayanılmaz bir hal alır. Mısır'a gidişinden kısa bir zaman önce yazdığı son şiirinde bu durum açıkça görülür:

Barındırmaz mısın koynunda ey toprak derim

 «yer pek»;

Döner imdadı gökten beklerim, heyhat «gök yüksek.»

Usandım kendi kendimden, zaman ıssız, mekân ıssız;

Ne vahşetlerde bir yoldaş, ne zulmetlerde tek yıldız!

Cihet yok; Sermedi bir şeddi var karşımda yeldanın;

Düşer hüsrana, kalkar kalkar ye'se çarpar serseri

alnın!

Ocaksız vahalar, çöller; sağır vadiler enginler;

Aran: Beynin döner boşlukta; haykır; ses veren cinler/

Şu viran kubbe, yıllardır sedadan dur, ışıktan dur;

İlahi, yok mu afakında bir ferdaya benzer nur!

Ankara’da 1922 yılı Nisan’ında yazdığı ve hislerini açık bir şekilde dile getirdiği bu şiir, O’nu kalabalıkta yalnızlığa, gündüz güneşinde ise karanlığa mahkûm eden «ruhî ıstırapların» Mısır'a sürüklediğini göstermektedir. Ruhu ıstırap yüklü Akif’i, tahakkuk edemeyen ideali Mısır'a gitmeye mecbur etmiştir. Hâlbuki o ana kadar, ne Balkan Harbi, ne Birinci Dünya Savaşı, ne de İmparatorluğun parçalanışı Akif’i İslam Birliği idealinden vazgeçirememişti. İstiklâl mücadelesini zaferle bitiren müstakil ve güçlü Türkiye, Şark'ı kurtarıp, İslâm Birliğini kurabilir ve lider olabilirdi. «Fakat İstiklâl Harbi sonunda kurulan yeni Türkiye ve dayandığı lâik esaslar, Akif’in yıllarca bağlandığı, hiçbir tesirle sarsılıp kopmadığı idealinin tahakkuku ümidini kırdı. O’nu adeta bir ışık dünyası içinde yaşatan bu idealin tahakkuk edeceğini umduğu bir zamanda sönüvermesi, bu hazin hayal sukutu, içinden çıkılmaz bedbinliklere düşürdü. Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.