Değerli Okurlarım,
Biz Türkler daha önce de belirttiğim gibi ordu millet olduğumuzdan birey olarak hepimiz kendimizi asker kabul eder, asker görürüz. Bunun sonucu olarak içinde bulunduğumuz devletlerimiz herhangi bir saldırıya uğradığında, tehlikeyle karşılaştığında yahut ülkemiz açısından bir savaş ortaya çıktığında resmen silah altında bulunan subay ve Mehmetçiklerimizin yanında savaşmak için hemen hemen tüm milletçe gönüllü oluruz. Bu durumu tetikleyen bir diğer etken de milletçe hamaset içeren hitabelerle karşılaştığımızda hemen harekete geçmeye, birilerinin bizi yönlendirmesinin ne amaca yönelik olduğuna bile bakmaya gerek kalmadan harekete geçmeye hazır durumda olmamızdan dolayı olduğunu düşünmekteyim. Ama şunu vurgulamak isterim ki bu gönüllülük durumunda olan bireylerimizin bir kısmı gerçekten içtenlikle gerçekçi olarak gönüllülük ortaya koyarken bir kısım bireylerimiz de görüntü olsun diye, birilerine karşı sükse olsun, toplum içinde kendisine verilen değer artsın diye gönüllü olduğunu sergilemeye yöneldiklerini de görebilmemiz mümkündür. Tarih boyunca Türk devletlerinde resmi ordumuz yanında gönüllü alaylarımızın da savaşlara katıldığını, bu alayların ve gönüllülerin zaferin kazanılmasında pek çok önemli görevler irfa ettiğini görmüşüzdür. Cumhuriyetimizin murisi diyebileceğimiz Osmanlı devletinin gerçekleştirdiği savaşlarda devletin resmi silahlı kuvvetleri olan kapıkulu ocakları ve tımarlı sipahiler yanında gönüllülerin oluşturduğu alaylarında savaşa katıldığı görülmüştür. Ne var ki bugüne kadar geçen dönemde gönüllü askerlerin gönüllülük isteklerini, gönüllü olma dileğini ilgili makamlara sunduğu andan itibaren hemen hiç beklemeden askeri sınıfa katılıp savaşlarda yer almaya yöneldiklerini görmüşüzdür. Yani bir Osmanlı vatandaşı herhangi bir savaş hakkında gönüllü asker olmayı istediğini belirttiğinde hemen kısa bir eğitim sonrasında askerliği üstlenip o savaşta görev alma durumuna gelmiştir. Gerek Osmanlı devletinde, gerekse ondan önceki Türk devletlerinde hiçbir zaman herhangi bir birey veya yönetici veya siyasetçi gerekirse beni askere gönüllü olarak alabilirsiniz diye geleceğe yönelik bir dilekçe verip devam eden herhangi bir savaşa seyirci kalmamıştır. Bütün Türk devletlerinde gönüllülük, gönüllü askerlik devam eden bir fetih savaşı için veya müdafaa savaşı için söz konusu olmuş, gönüllü olanlar derhal o fetih veya müdafaa savaşına asker olarak katılmışlardır.
Oysa bugünkü günlerde ordumuzun gerçekleştirmekte olduğu Suriye harekatında savaş devam etmekte iken bazı bireylerimizin askerlik şubelerine müracaat edip Suriye savaşına katılmak istediklerini, gönüllü olmak istediklerini bildiren dilekçeler sunduklarını görmekteyiz. Onların gönüllülük işlevi bu dilekçeyi sunmaktan ibaret kalmakta, savaş yine ordumuzun mensuplarına Türk subay ve Mehmetçiklerimize bırakılmaktadır. Bu dilekçeleri verenler bilmektedirler ki onları hemen askere alıp Suriye’deki çarpışmalara göndermeleri söz konusu değildir. Bu nedenle kendilerine göre toplum içinde yaptıklarını düşündüğüm bu yapmacık vatanperverlikle, vatanperverliklerini ispat ettiklerine inanmaktadırlar. Acaba bu dilekçeyi verdikleri anda devlet onları askere almaya ve gönüllü oldukları cepheye göndermeye başlasa ne yaparlar gerçekten giderler mi yoksa kurtulmak için mazeretler ileri sürmeye, hatta rapor almaya mı yönelirler. Bu nedenle onların bu gösterdikleri gönüllülük isteklerinin samimi olup olmadığını devletimizin test etmesi, gönüllü olanların hepsini askere alıp bu cepheye göndermesi bence yerinde olacak bir davranış olabilir düşüncesindeyim. Bu tür dilekçeyle müracaat edenlerden bin kişinin askere alındığını gördüklerinde gerçekten samimi istek sahibi olan kişilerin dışındakilerin bir daha böyle ucuz kahramanlık gösterilerinde bulunamayacaklarını, dolayısıyla askerlik şubelerini verdikleri dilekçelerle boşuna işgal etmeyecek, meşgul etmeyecek kitlelerin ortadan kalkacağını düşünmekteyim.
Bütün bunlar bir yana bu gönüllüler askere alındığında askerliğini bitirip tekrar sivil hayata geçmiş, düzenini kurmuş kişilerin tekrar askere alınıp, askere çağırılıp silah altına alınmasına gerek kalmayacaktır. Bu tür kişilerin düzenlerinin, çalışmalarının bozulması sebebiyle ülke ekonomisinde düzen ve verimin bozulmasının ortadan kalkacağını da düşünmekteyim.
Sözün kısası gönüllü olanlar askere alınırsa seferberlik ilanına da gerek kalmayacak, seferberlik görev emri dolayısıyla sivile dönmüş askerlerimizin de rahatsız olmasına meydan verilmeyecektir kanaatindeyim. Tabi bu gönüllüler gerçekten gönüllüyse, bu gönüllüler arasında yer aldıklarını belirten siyasetçilerimiz beyanlarında samimiyse, bu tür gönüllülerin gerekirse bende savaşa giderim, beni de gönüllü kabul edin. Bende beni takip edecek şu kadar kişiyle bu savaşa katılırım yollu beyanlarda bulunduklarında savaş ortada iken gereklilik ortada iken neden hemen savaşa katılmayıp gerekirse katılmayı ötelediklerini anlamak zordur düşüncesindeyim.
Bu Suriye çarpışmaları nedeniyle ülkemizde son günlerde seferberlik görev emri, seferberlik ilanı gibi sözlerin de toplum arasında kullanıldığını görmekteyiz. Gerek siyasetçilerimizin gerek halkımızın ağzından işitilen buna benzer sözler oldukça dikkat çekicidir. Çünkü bildiğimiz kadarıyla savaşan yahut savaşın bir tarafını oluşturan devletler zorlandıklarında, zorda kaldıklarını düşündüklerinde devleti yönetenlerin ağzından seferberlik ilanı gerçekleştirerek tüm milleti savaşa destek vermeye, savaşa katılmaya çağırırlar. Özellikle devletler bu gibi durumları önceden yaptıkları planlar uyarınca askerinin, askeriyesinin yedek kuvvetlerini oluşturabilecek şekilde görev emri verdikleri terhis edilmiş askerlerine yönelterek ellerinde verdikleri belgelerdeki yerlerdeki görevlerinin başına çağırırlar. Bu demektir ki artık devlet iyice zorlanmaktadır. Bütün silahlı güçlerinin muazzafıyla yedeğiyle kullanılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ama bildiğimiz kadarıyla Suriye cephesindeki çarpışmalarda Afrin harekatında devletimiz öyle bir duruma düşmemiştir. Öyleyse halk arasında dolaşan bazı siyasetçilerimizin ağzında dolaşan seferberlik görev emri veya seferberlik ilanı gibi sözlere ne gerek var. Doğrusu bu sözlerin kullanılması oldukça dikkat çekicidir. Acaba bu sözleri kullananlar, bu çarpışmalardan istifade ortaya koyacakları seferberlik ilanıyla yurt içinde veya yurt dışında ne gibi yeni silahlı hareketler veya icraatler ortaya koyacaklardır. Bence burası merak edilmelidir.
Bütün bunlardan sonra söyleyebileceğimiz Suriye savaşı bahane edilerek gerçekten seferberlik ilan edilecek midir? Terhis edilmiş askerlerimiz seferberlik görev emriyle geri çağırılacak mıdır? Bu icraatlarla ne yapılacaktır, ne gibi planlar gerçekleştirilecektir? Bütün bunları zaman gösterecektir. Ama bugünkü görünümüyle Afrin harekatı bence seferberlik ilanı getirecek bir durum arz etmemektedir. Belki de toplumda görülen, duyulan bu tür haberler dedikodudan ibaret kalacaktır. Bütün bunları bize zaman gösterecektir. Bekleyip göreceğiz.