Ancak Hz. Ali’nin bu birleştirici davranışlarına İslam kanı dökülmemesi yolunda birleştirici çabalarına rağmen Muaviye ve Amr İbn-ül As gibi Emevi taraftarlarının kandırma ve yönlendirmesiyle Suriye, Mısır bölgesinin kandırılmış İslam kitleleri Hz. Ali’ye başkaldırmaya yöneltilmişler ve onun halifeliğini yani devlet başkanlığını, din başkanlığını tanımadıklarını ilan etmeye yönelmişlerdir. Daha Hz. Muhammed’in sağlığında kendi soyuna zarar vereceğini belirttiği Muaviye peygamberimizin haber verdiği bu gerçeği uygulamaya koymak için hareket ettiğinde yanında İslam dünyasının en kurnaz ve hilekâr adamlarından birisi olan Amr İbn-ül As onun başyardımcısı olmuştur.
Bu adamın İslam dünyasında ilk adının geçmesi Müslümanlığın ilk yayıldığı sıralarda Habeşistan’a göç eden Mekkeli Müslümanları Habeş kralından geri almak için Mekkelilerin gönderdikleri geri isteme heyetinde yer aldığı zaman söz konusu olmuştur. Ancak Mekke’nin fethinden sonra Ebu Süfyan ve ailesiyle birlikte o da Müslüman olmuş İslam’ın bağışlayıcı yönlerinden o da yararlanmıştır. Ne var ki Hz. Ali döneminde İslam toplumunu parçalayan olaylara karışan, olaylarda söz sahibi olan, saf İslamları kandıracak uygulama ve davranışlar ortaya koyan bir kişi olarak tarih sahnesinde görülme durumundan da uzak kalmayacaktır.
Yanında Amr İbn-ül As da bulunan Muaviye topladığı silahlı güçleriyle Hz. Ali’ye karşı harekete geçmiş, Hz. Ali’de onu ortadan kaldırmak için harekete geçince iki kuvvet Sıffın da karşı karşıya gelmiştir. Karşısındakilere nasihat eden Hz. Ali söz dinletemeyince Kur’an’ın hükmü uyarınca onlara savaşa mecbur olmuş ve Muaviye taraftarları yenilme raddesine gelmişlerdir. Onu bu durumdan biz İslamların her zaman düştüğümüz hatanın benzeri bir hataya düşen Hz. Ali taraftarlarının saflığı kurtarmıştır.
İslam’ın hükümlerini ve Kur’an’ın hükümlerini çok iyi tanımadığımızdan hep hocaların, hacıların, dini liderlerin ağzından yönelmeye öğrendiğimizden bugün biz İslamlarla şüphesiz hataya düşmekte, İslam’a ters düşen hatta Kur’an’ın en büyük suç saydığı şirk koşmaya götüren davranışlar da sergileyebilmekteyiz. Bugünün hatalarının sebebi Kur’an, sure ve ayetlerinin mealini, Türkçe ne dediklerini öğrenmek yerine, Arapça bildikleri için din adamlarına, hocalara, hacılara sorup, onlardan bazılarının çıkarları için bizi yanıltan anlatımlarına değer verip inanmamızdır düşüncesindeyim. Nitekim biz İslamların, İslam’ı kötüye kullanacak kişilerin, kullanan kişilerin ilk uygulamasının Sıffın savaşında gerçekleştiğini düşünmekteyim.
Çünkü Muaviye taraftarları yenilme derecesine geldiğinde Amr İbn-ül As hilekârlığını ortaya koymuş Muaviye ordusundaki Kur’anları getirtip sayfalarını yoldurmuş, her bir sayfayı Muaviye askerlerinin mızraklarına geçirtip Muaviye ordusunu Hz. Ali askerine karşı bu görünüşleriyle çıkarmış ve onlara aranızda Kur’an’ın hakem olmasını istiyoruz diye bağırtmıştır.
Hz. Ali ordusundaki kitleler çoğunlukla Irak sahasının insanlarıdır. Çünkü Hz. Ali deve olayından sonra Kufe şehrine çekilmiş orasını merkez edinerek Muaviye ile mücadelesine o sahayı kendisine üst edinmiştir. Bu bölgenin halkı Suriye ve Mısır halkına nazaran sonradan Müslüman olduğundan Müslümanlığı, Kur’an’ı daha az tanımakta, saf niyetle hareket ettiklerinden aldatılmaya daha müsaittirler.
Amr İbn-ül As’ın hesap ettiği bu durum hakikaten gerçekleşmiş Hz. Ali ordusunun askerleri mızraklarına Kur’an sayfaları takılı askerler karşısında silahlarını indirip savaşmayı reddedip Muaviye ordusunun askerlerinin Kur’an’ın hakem olması isteklerine katılmışlardır.
Kur’an’ı sure sure, ayet ayet manasıyla, amaçlarıyla çok iyi ezbere bilen açıklayıp izah etme imkanına sahip olması nedeniyle kendisine yaşayan Kur’an denilen Hz. Ali’nin bu bir hiledir, bu hilekarlara saldırın tavsiyesine rağmen askerine söz geçiremeyip bu hilekarlarla barış masasına oturmaya mecbur kaldığını görmekteyiz. İslam’ın taptaze hükümleriyle daha peygamberi gören insanların yaşadığı dönemde İslam toplumunun düştüğü bu durum hakikaten ibret alınacak bir durumdur. Devam edecek…