Osman Bey, Cengiz Han ve Timur tarafından İslamiyet’e yaptığını telafi etmiştir. Yani Cengiz’in ve Timur'un yıktığını o kuvvetlendirmiştir. Kısaca Osman Bey Türk tarihinde görüldüğü gibi kurucusu ölünce çöken bir devlet kurmamıştır.
Aksine uzun süreli kalacak bir devlet oluşturmuştur. Bunun temel sırrı ise düşmanlarına toleransla muamele ederek onların düşüncelerini ve ehliyetlerini kullanarak kendileriyle kaynaştırması olmuştur. Osmanlıların bu tutum ve davranışları nedeniyle onların zamanında Batı Asya’da bir başka tabirle ön Asya’da (Anadolu-Suriye-Filistin-Lübnan) Müslümanlık kolaylıkla Hristiyanlığın yerini alabilmiştir.
Mesela Miladi 325 yılında Hristiyanlık kaidelerinin konulduğu bir merkez olan İznik'te bu devirde "Allah birdir, Muhammed onun peygamberidir" şeklindeki tek bir sesleri işitilecek İslamiyet akideleri temel akide olacaktır.
Osman Bey Bursa alındığında vefat etmiştir. Yerine geçen Orhan Bey Bursa’yı başkent yapmış ve imara başlamıştır. Orhan Bey Bursa'da Bizans kökenli mimar ve sanatkârların yardımıyla birçok güzel eserler yapmıştır. Mükâfatlandırarak önde gelen Bizanslıları kendine yakınlaştırmış ve bağlamıştır.
Zaten Orhan Bey Osmanlı hanedanının başlangıcını oluşturacak olan kişi olup Bizans kökenli Nilüfer Hatun’la olan evliliğinden Osmanlı hanedanı devam edecektir. Osman beyden sonra onun oğlu olan Alaattin Bey hanedana evlat veremediğinden Osmanlı hanedanı Orhan Bey üzerinden yürümüştür. Şunu da belirtmek isterim ki menkıbelerin çoğunda Osmanlı hanedanının Şeyh Edebali’nin Kızı Bala Hatun’dan devam ettiği söylenirse de bu bilgi yanlıştır. Osmanlı hanedanının nesil olarak Şeyh Edebali’yle bir bağı yoktur.
Savaşlarda kendine yardım eden yardımı dokunan Bizanslılara arazi bağışlayarak ödüllendiren Orhan Bey aynı sistemi Türk ve Müslümanlarda da uygulamıştır. Böylece ilk Osmanlı tımar ve zeametlerini veren Orhan Bey bu sistemin başlatıcısı olmuştur.
Osmanlı tımar sisteminde (zeamet sisteminde) hizmet esas tutulmaktadır. Hatta artan bir hizmet esas olmaktadır. Sultanın (Beyin) hizmetini terk eden tımar sahipleri tımar arazisini (dirlik arazisini) de terk etmek mecburiyetindedirler.
Bu da gösterir ki Osmanlılar başından itibaren irsiyet gütmeyen bir arazi sistemi oluşturmuşlardır. Orhan Bey iç mücadelesinden istifade ile Karesi Beyliğini kendine katmıştır. Anadolu’da Osmanlıların kendine kattığı ilk beylik budur. Bu devletin deniz güçleri ve komutanları Osmanlıları Trakya sahasına batıya yöneltmiştir.
Gerek Orhan Bey'in gerek onun yerini alan I. Murat’ın gözleri batıya dönüktür. Bizans’ın ve batının zenginliği, kültür ve özelliği bunları kendine çekmiştir. Batısındaki Ege denizini hemen aşarak batısındaki Slav uygarlıkları ile temas kurmayı tasarlamışlardır.
Nitekim daha Orhan Bey zamanında Çanakkale Boğazı aşılarak Trakya'ya çıkılmış ve yerleşilmiştir. Osmanlı Sultanları doğan fırsatları çok iyi değerlendirmeyi bilmişlerdir.
Bizans imparatoru Kantakuzenos imparatorluk rekabetinde karşısındaki rakip hanedanla mücadelesinde Osmanlılardan yararlanmayı düşünüp yardım isteyince doğan fırsatı değerlendiren Orhan Bey ve idaresindeki Osmanlılar bundan çok güzel yararlanmayı bilmişlerdir. Orhan Bey yaptığı destek karşısında yerleştiği Çimpe kalesini iyi değerlendirmiş üs olarak kullanılan bu kale Osmanlılara Trakya’da geniş bir hakimiyet sahası sağlamıştır.
Bu Trakya’ya geçiş, tarihçilerin yoğunca belirttiği gibi Orhan Bey oğlu Şehzade Süleyman komutasında gerçekleşmiştir. Böylece Osmanlılar daha Anadolu topraklarında ehemmiyetli bir toprağa hakim olmadan, Trakya dolayısıyla Avrupa’da bir toprağa sahip olmuşlardır. Daha açık söylersek Osmanlılar, Anadolu’dan önce Avrupa’yı yurt edinmişler. Avrupa’yı benimsemişlerdir.
Böylece Osmanlılar Anadolu’da herhangi bir statükoya sahip olmadan çok evvel Avrupa toprağında bir güç olarak ortaya çıkmışlardır. Osmanlıların balkanlarda genişlediği sıralarda Anadolu’da birçok Türk boyu, Türk kökü yerleşmiş durumdadır. Buna binaen Osmanlılar daha başlangıçtan itibaren Avrupalıdır demek pekte mümkündür. Devam edecek…