Yavuz Selim tahta geçtiğinde tehlike İran’daki Safevi İmparatorluğu ile saltanat kavgası başlamadan önce bu tehlikeyi en iyi fark edilebilecek yerde görev yapmak I. Selim’e düşmüştür. Trabzon’da sancak beyi olan I. Selim Safevi tehlikesini ve Anadolu’daki Safevi yayılma tetik ve propagandalarını çok iyi görmüştür. Onun bu özelliğini dile getiren rivayet halinde bir hikâye bu durumu çok güzel nakletmektedir. Rivayetlere göre Trabzon Sancak Beyi I. Selim tebdil kıyafet ederek yakınındaki Tebriz’e gitmiştir.
Rivayetlere göre I. Selim çok iyi satranç bilmektedir. Şah İsmail’de satranç meraklısı ve ustasıdır. Bu nedenle sarayda sık sık satranç müsabakaları düzenlenmekte usta satranççılarla onları saraya çağırıp oyun oynamaktadır. Tebdil gezen Yavuz Selim’in de satrançta usta olduğu meydana çıkınca saraya davet edilmiş ve Şah İsmail’le satranca oturmuştur. İlk el Şah İsmail yenilmiştir. İkinci oyunda Selim yenilmiştir. Ancak üçüncü oyunda Selim galip gelince Şah İsmail ona bir tokat atmıştır. Bir anda nereye olduğunu unutan Selim hançerine el attıysa da durumu hatırlayarak kulağını çekip kendini sakinleştirerek hakareti sineye çekmiştir. Hatta bu olayı hatırlamak için, unutmamak için kulağına küpe taktığı söylenir. Ve rivayet edilir ki halk arasında kulağına küpe olsun deyimi buradan doğmuştur. Şah İsmail yaptığı bu hakaretten nadim olup misafiri olan meçhul satranççıyı mükâfatlandırarak yaptığı unutturmak istemiş ve yüz altın bir kesede vererek onu memnun etmiştir. Bu kadar olayları yerinde görüp, değerlendirerek hareket etmeyi kendine düstur edindi, diyebileceğimiz Yavuz Sultan Selim nedense bu özelliğin gereği olan ileri görüşlülüğü sergileyememiş. Bugün biz Türklerin başına bela olan pek çok milli sorun onun devrinde yapılan icraatlarla ortaya çıkmıştır.
Nitekim Anadolu’daki Alevilere karşı giriştiği katliamlarla bugün ülkemizde lokal olaylarla kendini hissettiren, Alevi, Sünni sürtüşmesinin temelini o atmıştır. Yine düzenlediği Mısır seferi ile Sünni İslam dünyasının başı olan Halifelik makamını kendi şahsında Osmanlı Padişahlığıyla birleştirerek Anadolu merkezli devlet yönetiminin Şiilere karşı öteleyici bir yönetim izlemesini o başlatmıştır. Onun başlattığı devlet yönetimine Sünni ağırlıklı hakimiyeti, sürdürme geleneğini bugün devam ediyorsa o başlatmıştır diyebiliriz. Bunun yanında onun İran’daki Şii Safavi devleti ile olan düşmanlığı Osmanlı devletinin doğu Türkleri ile bağlantısının kopmasını getirmiştir. O başında bulunduğu devletin Arap asıllı toplum haline getirirken Türk milletini adeta Araplara hizmet eden bir topluluk haline sokan icraatında başlatıcısı olmuştur.
Yine aynı şahsiyet kendi devrine kadar, İslam dünyası içerisinde yarı bağımsızda olsa devlet ve devletçikler kurma imkanına sahip olamayan Kürtlere feodal yapı şeklinde de olsa devletçikler bağımlı beylikler Bitlis hanlığı gibi hanlıklar kurma imkanını tanıyarak Kürtlerin Anadolu’da yerleşik bir toplum olmalarını, başlatan kişi olmuştur.
Bu nedenle Yavuz Sultan Selim'in Orta Doğuda haliyle ülkemizde Kürt sorununun yaratıcı kişisi olarak kabul etmek imkanı da söz konusudur.
Belki çok iyi niyetli davrananlar onu Anadolu’da ve orta doğuda Kürt sorununun ilk çözüm bulucusu kabul etmesi de mümkündür. Belki bugün Kürt çözümü meselesi peşinde koşanların onu çok sevip adını önemli eserlere vermesi vermeye çalışması da bu nedenle olmaktadır.
Yavuz Sultan Selim yaptığı bütün seferlerinde Türk devletlerine sefer düzenlemiştir. Onun bizzat ordusu başında Hıristiyanlarla savaştığı görülmemiştir. O Türklüğün önemli devletlerinin baş düşmanı olmuş Türk Safavi devletini inkıraza uğratırken, Türk Memlük imparatorluğunu ortadan kaldırmış, Anadolu’daki son Türk beyliği olan Dulkadiroğluları beyliğini de ortadan kaldırırken bu devletin hanedanlığını kamilen ortadan kaldırmıştır.
Bu devletin ve hanedanın ortadan kalkması bölgedeki Feodal Kürt yönetimlerini rahatlatmış çevrede hakimiyet sahalarını genişletmeyi getirmiştir. Kim bilir bugün ümmetçi zihniyet sahiplerinin Türk Milletine düşman olanların, Yavuz'a olan sevgisi belki de buradan gelmektedir. Yani Yavuz'u sevenlerin bir kısmı onu düşman gördükleri Türk Milletine kılıç sallayan onu yok eden hırpalayan birisi olmasından da gelebilen ek bir durumdur. Yavuz Sultan Selim'in kendi soyuna karşı bile vefa göstermeyen iktidarı uğruna babasını, kardeşlerini bile katletmekten çekinmeyen yapısıyla bugün iktidar hırsı ile her şeyi yapmaktan çekinmeyecek çevrelerinde beğenisini kazanan övgüsüne nail olan bir kişilik olduğuna dikkatle çevremize bakarsak gözlemleyebilmemiz mümkündür düşüncesindeyim.
Yavuz Sultan Selim'in getirdiği hilafet sistemi ile ülkesinde şeriat sistemine dayalı bir rejimi başlattığını ve adeta yerleştirdiğini de söyleyebilmemiz mümkündür. Devam edecek…