4.Orta ve Yüksek Öğretim:
Osmanlı Devleti’nde medreseler çok yaygındır. Başta Bursa, Edirne ve İstanbul olmak üzere birçok şehirde medreseler açılmıştır. Bu medreseler sadece padişahlar tarafından değil vakıf yoluyla bazı devlet adamları ve zengin kişiler tarafından kurulmuştur. Osmanlı Devleti’nde orta ve yüksek öğretim, medrese bünyesinde idi. Medrese ders verilen yer anlamına gelmektedir. Medresenin görevi dini eğitim veren müftü, kadı, müderris, doktor, astronom, matematikçi ve dini bilginleri başta olmak üzere Osmanlı aydınlarını yetiştirmektir.
İlk Osmanlı Medresesi; Orhan Bey zamanında İznik’te açılmıştır(1331). Buraya atanan ilk müderris ise Davud-ı Kayseri’dir. Osmanlı başkenti olan Bursa’da Manastır Medresesi, Yıldırım Bayezıt Medresesi, Mehmet Çelebi zamanında Yeşil Medrese, II.Murat zamanında Muradiye Medresesi kuruldu. Edirne’deki Üç Şerefeli Medrese, Kadızade-i Rumi ve Alaeddin Tusi gibi ünlü bilginlerin ders verdiği bilim kuruluşları idi. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Sahn-ı Seman Medresesi zamanın en mükemmel bilim yuvası haline geldi. Bu medresede Ali Kuşçu gibi İslam dünyasının ünlü hocaları ders verdi. Sahn-ı Seman Medresesi aynı zamanda bugünkü İstanbul Üniversitesinin de temlini oluşturmuştur.
Osmanlı medreseleri, Kanuni Sultan Süleyman zamanında kurulan Süleymaniye Medresesi ile zirveye ulaştı. Burada matematik, tıp, hadis ve ilahiyat gibi alanlarda öğretim yapılırdı. Kanuni döneminde; Fatih döneminde açılan medreseler de örnek alınarak Osmanlı medreselerinin hariç, dahil ve sahn olmak üzere sistemleştirdiğini görüyoruz. İlkokul düzeyindeki hariç derslerini veren öğrenci isterse ortaokul seviyesindeki dahil derlerine devam ederdi. Öğrenci dahil medreselerini bitirdikten sonra sahn medresesindeki eğitimini sürdürürdü. Sahn talebesi, danişment veya softa(suhte) ismiyle öğrenim görür, buralardan icazetname denilen diploma ile mezun olurdu.
Müderrisler öğretim yaptıkları medresenin seviyesine göre maaş alırlardı. İsterlerse en küçük müderrislik olan yirmi veya yirmi beş akçeli müderrisliklerden birine tayin olup ders okutabilirlerdi.
Medreselerde ders veren hocaya müderris, yardımcısına da muid denirdi, Osmanlı medreselerinde öğretim parasızdı. Her türlü masraflar, vakıflar aracılığıyla karşılanırdı. Buradan mezun olanlar, ilmiye sınıfına(kadı, müftü, müderris) dahil olurdu.
Bazı Osmanlı medreseleri, öğretim alanlarına göre ihtisaslaşmışlardı. Darüttıp Medresesi tıp alanında, Darülhendese matematik alanında, Darülkurra Kuran okuma alanında ve Darülhadis hadis alanında uzmanlaşmışlardır.
Osmanlı medreselerinde okutulan dersler; Kuran, hadis, fıkıh(İslam hukuku), kelam(İslam felsefesi), tefsir(Kuran açıklaması), siyer(Hz. Muhammed’in hayatı) ile pozitif bilimler(kimya, matematik, tıp, tarih, tarih, coğrafya, felsefe ve astronomi) dir.
Osmanlı Medreselerinin Bozulma Nedenleri Şunlardır:
· Medreselerde pozitif bilimlere yeterince önem verilmemesi,
· İlmiye mensuplarının hak etmediği halde terfi ettirilmesi,
· Rüşvet ve iltimas ile müderris atanması,
· Suhte(Softa) denilen medrese talebelerinin mezuniyetten sonra iş bulamayıp Celali hareketlerine katılması,
· Okumuş kitlenin memuriyet dışında herhangi bir sahaya sevk edilememesidir.
Medreselerin bozulmalarını önlemek için Padişah III.Selim ve Koçi Bey gibi devlet adamları tarafından tedbirler alınması konusunda çalışmalar yapmışsa da istenilen sonuç alınamamıştır. Tanzimat Dönemi’nde devletin açtığı bazı okullara gayrimüslim öğrencilerde alınmaya başlanmıştır. Böylece 1969’da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile azınlıkların özel okul açabileceği hükme bağlanmıştır. Böylece eğitimde ikilik doğmuş Müslüman ve Hristiyan halk arasındaki farklılığı derinleştirmiştir. II. Meşrutiyet yıllarına gelindiğinde medreselerden tabii bilimler, felsefe ve yüksek matematik gibi dersler çoktan kaldırılmıştı. Artık medreseler sadece din adamı yetiştiren ve toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen kurumlar haline gelmişti. Cumhuriyet Dönemi’nde çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunun(1924) ile çağın gereklerini karşılayamayan medreseler kapatılmıştır.
5. Mesleki Eğitim
Enderun
II. Murat zamanında kurulan Enderun, sarayın üç bölümünden biridir. Enderun’un en büyük özelliği, saray üniversitesi olmasıdır. Harp Akademisi, güzel sanatlar okulu ve musiki konservatuarı gibi okulların tümünü kapsayan bir eğitim kurumu idi. Enderun mektebine devşirme sistemi ile öğrenci alınırdı.
Osmanlılar, özellikle yükselme döneminde ırkı ve dini ne olursa olsun ayrım gözetmeden yetenekli insanlara cemaatlerinde her türlü eğitim fırsatını tanımışlardır. Enderun'a ilk zamanlar Hıristiyan haktan devşirme sistemine göre toplanan ve Türk ailelerinin yanında eğitim alan çocukların içinden yetenekli olanları alınırdı. Yetenekli olanların bir kısmı, Enderun mektebine alınır ve bunlara iç oğlanlar denirdi. Enderun mektebinde eğitim hizmet eğitimi, teorik alanda eğitim, beden eğitimi ve sanat eğitimi olmak üzere dört alanda yapılırdı.
Hizmet yoluyla verilen eğitimde saray işleri öğretilirdi. Eğitim ve öğretim yedi oda içinde verilirdi. Koğuş da denilen bu odalardaki eğitim süresi bir iki yıl arasındaydı. Öğrenciler alt odalarda eğitim ve öğretime başlar daha sonra sırayla diğer odalarda eğitim görürlerdi. Bu odalar; büyük oda, küçük oda, doğancılar odası, seferli odası, kiler odası, hazine odası ve has oda idi. En yüksek oda has oda idi. Burada padişahın şahsi hizmetini gören en az kırk subay bulunurdu. Has odaya yükselmeden, diğer odalardan da devlet hizmetine çıkabilirdi. Enderun'da eğitim ve öğretim görenler çıkma denilen atama usulüyle birunda ya da taşrada görevlendirilirdi. Has odadan çıkanlara doğrudan sancak beyliği de verilirdi. Has odanın kumandanı vezir rütbesiyle saraydan çıkarılır, hatta sadrazam olurdu. Enderun'dan çıkma usulüyle taşraya gidenler Osmanlı kültürünü buralarda yayarlardı.
Enderun da Yüksek öğretim düzeyinde, eğitim öğretim yapılırdı. Türkçe, Farsça edebiyat ve tarih gibi dersler en üst düzeyde verilirdi.
İç oğlanlara yeteneklerine göre ok atma, ata binme, cirit atma, mehterhanede musiki, şiir, hat, minyatür, cilt, spor ve sanat gibi alanlarda eğitim verilirdi.
Enderun mektebi; pek çok vezir, sadrazam, yüksek devlet görevlisi, komutan, hattat, müzisyen, şair, nakkaş ve ressam yetiştirmiştir.
Saray bünyesindeki eğitim kurumlarından biri de şehzadelerin devlet yönetimi konusunda bilgi sahibi olmaları için açılmış olan şehzadeğan mektebi idi. Şehzadeler hocalarından (lala) dini, siyasi, askeri ve kültürel konularda eğitim alırlardı. Şehzadeler tecrübe kazanmak için on, on beş yaşlarında sancaklara çıkarılır ve yanlarında lala diye adlandırılan özel hocaları bulunurdu. Şehzadeler arasındaki taht kavgalarını önlemek amacıyla XVI. Yüzyıldan itibaren şehzadeler sancağa çıkarılmamış, sarayda kafes denilen dairelere kapatılarak eğitilmeye çalışılmıştır. Bu durum, Osmanlı Devleti'ni yönetimde çöküşe götüren nedenlerden biri olmuştur.