Hz. Muhammed
Kuveyş, Evs ve Hazrec kabileleri hakkında bilgilere bakmamızın sebebi Hz. Muhammed'in anne ve baba soyunun Kuveyş ve Evs kabilelerinde gelmesinden dolayıdır. Çünkü Hz. Muhammed'in baba soyu Kuveyş kabilesinden olup bu kabilenin Haşim oğulları soyundandır. Anne soyu ise Evs kabilesinden Neccar oğullarındandır. Bu nedenledir ki Mekke ve Medine tarihi ile Kuveyş, Evs ve Hazrec kabilelerinin hakkında genel bilgilere bakarak genel bir mağlumat vermek lüzumunu duymaktayız. Ancak şunu belirtmek isterim ki Hz. Muhammed'in millet olarak hangi milletten olduğu konusunda genel görüş Arap ve Sami ırkından olduğu görüşü hakimdir. Ne var ki Hz. Muhammed'in soyunun Turani kökenli yani Türk kökenli olduğunu ileri süren görüş sahipleri de yok değildir. Bu ikinci görüş sahiplerinin nelere dayanarak Hz. Muhammed'in soyunu Turani kökenli kabul ettiklerini izahı sonraya bırakarak genel görüş olan Hz. Muhammed'in soyunu Sami kökenli olduğu görüş sahiplerine hak vermiş görünerek Samiler hakkına genel bilgiler vermek lüzumunu düşünerek genel bilgi kaynaklarına baktığımızda Samiler hakkında şu bilgilerin verildiğini görürüz.
Sami adı, kökenini Yaradılış'ın X. bölümündeki ünlü uluslar tablosunda bulur; burada Nuh'un Ham ve Yafes ile birlikte üç oğlundan biri olan Sam, Haber'in (İbranilerin), Elam'ın, Assur'un, Aram'ın, Arpad'ın ve Lut'un babası olarak gösterilir. Samiler Sam’ın soyundan, Sam dilini konuşan kavimler. Hazret-i Nuh’un, Tufandan sonra Ham, Sam ve Yafes adında üç oğlu vardı. Tufandan sonra bütün insanlar bu üç oğlundan türeyip, her tarafa dağıldılar. Sam’dan Araplar, Asuriler, Finikeliler, İbraniler, Rumlar ve Süryaniler türeyip, bütün Orta Doğu ve Doğu Akdeniz ülkelerine yayıldılar. Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’e hakim olup, devlet kurdular. Sam’dan türeyen kavimlere Sami ırkları, dillerine de Sami dilleri denir. Sami dilleri, Akkatça, Aramice, Arapça, Habeşçe ve İbranicedir.
1. binin başlangıcına doğru siyasal durumun ne olduğunu açıklayan, ama bir Asya dili konuşan Elamlılarla, lehçeleri Sami kökenli olan İbranilere, Assurlulara ve Aramlılara ortak bir soy kütüğü gösteren temel bir sınıflamadır bu (1).
Tevratın Tufan efsanesi ile ilgili bölümünde, Samiler Toroslardan veya Ararat (Ağrı)dağından gelmişlerdir. Ancak bazı bilginler Samilerin anayurdu olarak Arabistan'ı gösterirler. Arabistan Çölünde nüfusları artan bedevi kavimler zaman zaman kültür merkezlerine gelmek üzere bir göç olayı yaratmışlardır. Bu göç olayı Mari arşivleri ile de doğrulanmaktadır. Mezopotamya'da olduğu gibi, eski Mısır'da da Sami kavimleri buluyoruz. Mısır abideleri üzerinde daha Thinit sülalesi zamanından beri saf sami tipi gösteren tasvirlere rastlanmaktadır.
Samilerin Mezopotamya'ya doğrudan doğruya çöl üzerinden değil evvela Filistin ve Suriye'deki dağlık bölgeleri takip ederek kuzeye, Habur nehri civarına geldikleri, buradan Fırat nehri yolu ile Mari (Tel-Hariri)üzerinden Babilonya'ya vardıkları tahmin edilmektedir. Nitekim Kuzey Suriye ve Filistin'de son senelerde yapılan kazılar bu öneriyi destekler malzemeler vermektedir (2).
Hint-Avrupalılar gibi Samilik de kültürel bir kavramdan çok dilbilimsel bir kavramdır;ırkla ilgili bir kavram hiç değildir. Bununla birlikte, bir proto-Samidili konuşan ve temel bir Sami dilleri birliğinin gerçekten var olması ölçüsünde kendini komşularına benimseten topluluğun kökeni ve ne olduğu konusunda bir sorun bulunmaktadır. Arapça Sami dillerine en yakın dillerden biri olarak çoktan ortaya çıkmıştır ve birçok uzman Sami halklarının beşiği olarak Arap yarımadasını görmek istemiştir;böyle olmasıda Eski Mısırcanın Sami özellikler taşımasını ve doğu Afrika'da konuşulan, hatta Berber dilinin de kendisine bağlandığı Hami dilleriyle kurulabilinen yakınlıkları bir ölçüde açıklar.
Öyle görünüyor ki, tarih çağlarının Sami halklarını oluşturacak olan toplulukların biribirinden ayrılışı tarihöncesinin çok eski çağlarında, kuşkusuz neolitik çağda (Yakın Doğu için X. bin ile VIII. binarası)olmuştur ve kesin bir doğum yeri belirlemek çok zordur (3).
Bir dönem Mezopotamya'nın güneyinin, Sümerlerin gelişindenönce ne idüğü bilinmeyen, belki Asyalı (ne Sami, ne Hint-Avrupalı olan, genellikle bitişmeli diller konuşan eski Asya halklarını göstermek için kullanılan adlandırma)halklarca işgal edilmiş olduğu düşünülmüştür. Buna göre Samiler bu bölgeye daha sonra gelmiş, Akkad'da onların ilk örgütlü devleti olmuştu.
III. binin başında Mari ve Kiş'teki Sami öğesinin çokluğu Samilerin çoktandır orada olduklarını varsaymaya izin veriyor;öyle ki, tarihöncesi Mezoptamya halklarının, özelliklede de El Obeyd kültürü insanlarının, dillerini kabul ettikleriSümerlerce baskı altına alınmış yada büyük ölçüde sindirilmiş Samiler olduğu ileri sürülebilir. Öte yandan III. binden başlayarak Kenan dilleriyle akraba bir dilin konuşulduğu bir devletin varlığını açığa vuran Ebla tabletlerinin keşfedilişi Arabistan kaynaklı güçler varsayımını akla getirir (4).
İgnazio Guidi, farklı Sami dillerinin sözlüklerini iyice inceledikten sonra nehirlerin suladığı ovalık bölgelere verilen adların ortak olduğunu ortaya koymuştur;örneğin bütün Sami dillerinde nehir anlamına gelen nahr sözcüğü aynıdır;buna karşılık dağı göstermek için her dilde farklı bir sözcük bulunur. Sami dilinin doğumyeri sorusunun yanıtı ancak Mezopotamya olarak verilebilir (5).
Amurruların, Aramların göçleri gibi Suriye kaynaklı göçlerdeSamilerin yayılma noktalarından birini Yukarı Fırat'a ve güneydeki bölgelere yerleştirmenin uygun olduğunu düşünmeye izin verir (6).
Tek bir Hint-Avrupa uygarlığı bulunmadığı gibi, tek bir Sami uygarlığıda da yoktur. Eskiçağın büyük Sami halklarının her biri, bazı ortak çizgiler bulunabilse bile kendine özgü bir kültür yaratmıştır. Bundan ötürü Sami uygarlığı söz konusu edildiğinde, Akkadların, Babillilerin, Assurluların, Fenikelilerin, İbranilerin, Nabatilerin, Aramlıların, çeşitli Arap halklarının, Etiyopyalıların. . . . . uygarlıklarını birbirinden ayırmak uygun olur.
Mezopotamya medeniyetinin yaratılmasın da payı olan kavimlerden biri de, Samilerdir. Bugunki çöl bedevilerinin ataları olan Samilerin menşei sorunu karanlıktır.
Eski Mezopotamya tarihinde üç büyük Sami göçü olmuştur. Bunlardan birincisi M. ö 2500'lerde olduğu tahmin edilen Akkadların göçüdür. Bu kabileler, Dicle ve Fırat nehirlerinin birbirine en çok yaklaştığı yerde, Bağdat civarındaki Kiş şehrine yerleşmişlerdir.
M. ö 2000 yıllarında meydana gelen ikinci Sami göçü ise Mezopotamya'ya Sümerlerin batılı anlamına MAR-TU'lar dediği Amurruları getirmiştir. Amurrular, İbraniler ve Fenikeliler gibi, Sami dillerin doğu Lehçesini konuşuyorlardı. Bundan dolayı bazı bilginler, Amurrular'a Doğu Kenanlarıda derler.