Bu zaferin oluşuna, bu zaferi getiren savaşın gerçekleşmesine baktığımız da olayların şu şekilde gerçekleştiğini görürüz:
Türk ve İslam dünyası bu dönemde Osmanlı tahakkümü ve hakimiyeti altındadır. Avrupalıların muhteşem bizim Kanuni Sultan Süleyman dediğimiz II. Süleyman zamanında Avrupa Hristiyan dünyası Osmanlı karşısında zor durumdadır. Avrupa Hristiyan dünyasının temsilcisi kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken Avrupa'da büyük topraklara sahiptir. Evlilikler ve miras yolu ile Hapsburg Hanedanının başı olarak İspanya'da, Avusturya ve Almanya'da hatta İtalya sahasında geniş topraklara sahip durumda olan bu İmparator Osmanlı ile yani Kanuni ile ciddi mücadele içerisindedir.
Hatta bu mücadele uyarınca Fransa'yı dahi çiğneyip, Fransa kralını esir etmiştir. Ancak bütün çabalarına karşılık karada girişilen savaşlarda Kanuni karşısında başarılı olamamış, zor duruma düşmüştür. Osmanlı Akıncılarının Avrupa'yı alt üst ettiği bu çağda, Türk mehterinin köslerinin sesinin Avrupa'nın en ücra köşelerinde duyulduğu bu çağda Şarlken'i avutan tek bir olay vardır. O da denizdeki üstünlük Papa ve etrafında kümelenen Hristiyan Avrupa devletlerinin oluşturduğu donanmanın Osmanlı donanması karşısında bazı galibiyetler kazanması ve karada elde edilemeyen zaferlere deniz yolu ile cevap verilir bir görüntü sağlanmasıdır.
Şarlken'in ve Avrupa müttefik Haçlı Donanmasının, komutanı, baş amirali aynı zamanda Şarlken'in amirali olan Anderia Doria'dır. Kanuni denizdeki kendi aleyhine ortaya çıkan bu dengesizliği gidermek için çare aradığında babası zamanında Cezayir'e üstlenmiş namlı Türk Korsanı ve adeta Cezayir'de bağımsız bir Sultan gibi yaşayan daha sonra adı Barbaros Hayrettin olacak olan Hızır Reis gelmiştir.
Daha Yavuz Sultan Selim zamanında ağabeyi Oruç Reis ile birlikte Yavuz'un egemenliğini kabul etmiş olan bu iki kardeşten sağ kalan Hızır Reis'e davetiye çıkarılarak İstanbul'a çağrılmış kendisine Osmanlı Kaptanı Deryalığı yani Osmanlı Donanması Komutanlığı ve buna ek olarak da Cezayir Beylerbeyliği görevi verilerek Osmanlı hizmetine alınmıştır. Onun bu hizmete alınışı Osmanlı'nın Akdeniz'de pek çok olan ünlü Türk korsanlarından veya Türk korsanlarından ilk hizmet alışı onları ilk hizmete alışı değildir. Daha önceki dönemlerde de bazı namlı korsanlar Osmanlı himayesine alınmış Osmanlı donanması komutanlığı yapmışlardır. Nitekim II. Beyazıt döneminde Beni Ahmer Devleti yıkılırken oradaki Müslüman ve Yahudileri, Hristiyan zulmünden kaçıran Osmanlı Amirali Kemal Reis'te bunlardan biri olarak güzel bir örnektir.
Barbaros'un Osmanlı hizmetine girmesi ve Osmanlı Kaptanı Deryası olmasından sonra Şarlken, Kanuni çekişmesinde denizlerde de bir denkleşme söz konusu olmuştur.
Bu denkleşme neticesinde karada Kanuni-Şarlken, denizlerde Barbaros-Andrea Doria rekabeti ortaya çıkmıştır. İşte denizlerdeki bu rekabet ve karadaki bu rekabet Preveze deniz savaşının esas sebebidir. Gerek Kanuni, gerek Şarlken emri altındaki donanmaları denizlerde kazanılacak kesin bir zafer için adeta zorlar bir pozisyon takındığından her iki amiralde denizlerde birbirini arar hale gelmiştir.
Bu iki amiralin bir birini arar durumdaki dolaşmaları nihayet beklenilen karşılaşmayı doğurmuş Osmanlı donanması Preveze yakınlarında bulunduğu sırada bunu haber alan Andrea Doria emrindeki büyük donanmayla Osmanlı donanmasını imha için buraya hareket etmiştir.
Zaten uzun süredir onunla karşılaşma fırsatı kollayan Barbaros Hayrettin onun kendi kendine gelmesi üzerine derhal hazırlıklarını tamamlayıp hemen onun karşısında yerini almıştır. Görünüşte durum dengesizdir. Kuvvetler arasında denklik yoktur. Çünkü Papalık, İspanya, Venedik, Ceneviz ve Avrupa'nın diğer küçük Hristiyan devletlerinin gemilerinden oluşan müttefik donanması bazı anlatımlara göre 600 gemiden oluşmaktadır. Ancak karşısındaki Osmanlı donanması 120 parçalık sade bir donanmadır.
Ne var ki müttefik donanması rüzgar gücüyle hareket eden yelkenli ağır gemilerden oluşmuş yüksek küpeşteli gemilerdir. Bizim gemilerimiz ise daha ziyade kürek gücüyle hareket edebilen bu iki tür gemi arasında hareket etme yönünden çok farklılık vardır. Rüzgara bağlı gemiler rüzgar olmadığında hareketsiz kalabilmekte, manevra kabiliyetleri ortadan kalkabilmektedir. Kürekli gemiler ise forsaların çekimi nedeni ile rüzgar olsa da olmasa da hareket halinde olabildiklerinden daima hareketli gemilerdir. Devam edecek…