Camiler devam ederken tekke statüsünde çalışan cem evleri ortadan kalktığından Şii ve alevi kesimin ibadet yerleri ortadan kalkmış bu kesim açıkça bilinen mekanlarında ibadet imkanından mahrum kalmıştır. Hele hele birde kurulan diyanet işleri bakanlığının sadece Sünnilere hizmet eden hitap eden bir din kurumu olması şii ve alevi vatandaşların devletten dinsel ihtiyaçları açısından hiçbir hizmet ve destek alamamalarını tamamlayan kesin ve net bir icraat olmuştur. Oysa bu dönemde Hristiyanların klişeleri, Yahudilerin sinagog ve havraları rahat rahat çalışmakta kendi cemaatlerinin desteği ile de olsa faaliyet göstere bilmektedirler. Şii ve alevi kesim kendi cemaatlerinin faaliyetleri ile kendi ibadet hanedanlığını yapıp kendi din adamlarını tespit edip orada açıca kendi ibadetlerini yapma imkanlarını yapmaktan mahrum durumdadır. Şii ve alevi kesim azınlıkların hakkından yararlanamadığı gibi Sünnilerin Camilerden ve devletin parasını ödediği Sünni akaide göre icraat yapan din adamları sınıfının benzeri ibadet yerlerinden de yoksundurlar. Kısacası bu dönemde Şii ve alevi kesim ne azınlıkların ne de Sünnilerin yararlandıkları yararlardan yararlanma imkanına sahip olabilmiş durumda değildirler. Bu şahsi görüşümü bu şekilde vurgularken şunu da belirlemek isterim ki bu durum bu kesimi Mustafa Kemalin ülkemize getirdiği Laik sistemin en sadık beldesi, en sağlam bekçisi durumuna getirdiğini de düşünmekteyim. Bu durum bugünde bence devam etmektedir. Bugün Sünni kesime devlet Camii yapmakta din adamı yetiştirip onların paralarını ödeyip hizmete sunmakta hatta Sünni kesimden devletin kontrolü dışında yetişmiş molla denilen Sünni din adamlarının bile ücretini devlet ödemektedir. Aynı zamanda medyada yer alan son haberlere göre diyanet işleri başkanlığı bünyesinde yapılan baz çalışmalarla Hristiyan papazların ve hahamların ücretinin bile devletçe ödenmesi yolunda hazırlıklar yapıldığı söylentisi olmasına rağmen ne yazık ki Şii ve alevi kesimin din adamı olan dedeler konusunda bu tür çalışmalardan hiç söz edildiği görülmemektedir. Devletin şii ve alevi kesime gerektiği kadar cem evi açmaması onların din adamları olan dedelerin ücretlerini de imamlar ve papazlar gibi ödenmesi sağlanmadığına göre hatta sağlanılması düşünülmediğine göre bugün ki devlet yönetimimizde ne yazık ki Şii ve aleviler karşısında hala Osmanlı gibi düşünmekte Osmanlı gibi davranmaktadır demek yanlış olmasa gerek.Bütün bunlardan sonra özellikle şunu vurgulamak isterim ki vatanımızda ki bütün insan kitlelerini her açıdan aynı gözle bakmalı devlet olarak her sahadan aynı eşitlik ilkesi içerisinde hizmet etmeye önem vermeliyiz. Sünni ile Şii ve Alevi’yi dinsel hizmet açısından birbirinden ayırmamalıyız. Birleştirici olmalıyız. Eğer ülkemizde İslam dininin birlik ve beraberliğini istiyorsak bence diyanet işleri başkanlığını bir Sünni teşkilatı olmaktan çıkarmalı hem Sünni hem Şii ve Alevi’yi İslam dünyasına hitap eden hizmet eden bir yapıya kavuşturmalıyız. Ülkemizde Cami’lerine yanında eğer gerekiyorsa, eğer ihtiyaç varsa cem evlerinin de açılmasını, devlet eliyle yapılmasını buralarda görev yapacak personelinde maaşlarının Camilerde görev yapan personeller gibi diyanet işleri aracılığı ile onun tarafından ödenmesini sağlamalıyız. Sözün kısası devlet olarak dinsel açıdan laikliği koruyup Şii, alevi, Sünni herkese dinsel ihtiyaçlarını eşitlik içerisinde temin etmeliyiz. İslam dini hükümleri nasıl bir yerde tek bir Hristiyan bile olsa ona ibadet etme imkanı sağlayacak mekan temin etmeyi devlete görev veriyorsa aynı hizmeti neden din kardeşimiz olan Şii ve Alevilerden esirgemeliyiz. Neden onlara karşı görev yapmaktan kaçınma yolunu tercih etmeliyiz. Sözün kısası Osmanlıyı tarihe gömdüğümüz gibi, tarihte bıraktığımız gibi Şii, alevi, Sünni alevi yapan Osmanlı görüş ve anlayışını da tarihe gömmeli geride bırakmalıyız.