SON DAKİKA
Hava Durumu

Kırmızı Ruj

Yazının Giriş Tarihi: 04.04.2025 08:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.04.2025 08:00

Merhaba Dostlar,

Bugün, dudaklarda bir güç simgesi, tarih boyunca bir duruş aracı ve bazen de bir sırdaş olan kırmızı ruj hakkında konuşacağız.

Bir kadının ruju fazla kırmızıysa, hayatı hiç de yolunda gitmiyordur, diyordu izlediğim filmdeki bir karakter. Peki, siz kırmızı ruju nasıl tanımlarsınız?

*Güç mü, tutku mu yoksa cesaretin yansıması mı?*

Benim de kırmızı ruj hakkında söyleyecek bir çift sözüm var. Öncelikle, kırmızı renk; fiziksel ihtiyaçlarımızla ve hayatta kalma isteğimizle ilişkili sıcak ve pozitif bir renktir. Güç, tutku ve cesareti simgeler.

“Kırmızı rengin hem kullanıcı hem de gözlemci üzerinde psikolojik etkisi vardır. Bir kadın kırmızı ruj sürdüğünde, 'Ben güçlüyüm, güçlüyüm ve canlıyım,' der.”

Tarih boyunca kadınlar, güçlerini göstermenin bir yolu olarak kırmızı ruju seçmişlerdir. Dilerseniz sizinle tarihe doğru küçük bir yolculuk yapalım...

Şimdi gözlerinizi kapatın... Mısır'ın altın çağında Cleopatra’yı, böceklerden elde ettiği kırmızı rengi dudaklarına sürerken hayal edin. Bu, sadece güzelliği için değil, aynı zamanda dünyanın karşısına çıkarken "Ben buradayım!" diye meydan okumasının da bir sembolüydü.

"‘Dudaklarımızı Okumak: Batılı Güç Merkezlerinde Ruj Düzenlemesinin Tarihi’ kitabının yazarı Sarah E. Schaffer’a göre, antik Yunan’da kırmızı dudaklar, seks işçileriyle ilişkilendirilirdi. Dut, deniz yosunu, koyun teri ve timsah dışkısı gibi malzemelerden üretilen dudak boyasını kullanmadan toplum içinde görünen kadınlar, ‘uygunsuz şekilde hanımefendi taklidi yapmak’ suçlamasıyla karşı karşıya kalabilirdi."

Roma İmparatorluğu döneminde, dudak boyama yeniden yaygınlaştı ve canlı tonlar, yüksek sosyal statünün bir göstergesi haline geldi. Ancak, Schaffer’ın ifade ettiği gibi, cıva içeren vermilyon gibi pahalı malzemeler "potansiyel olarak ölümcül bir zehir" olarak kabul ediliyordu. Öte yandan, dudaklarını renklendirmek için kırmızı şarap tortusuna bel bağlayan fakirler, sonunda muhtemelen daha iyi durumda oluyordu.

Ancak zaman geçtikçe, kırmızı ruj farklı bir anlam kazandı. Ortaçağda, kadınların kırmızı ruju erkekleri baştan çıkarmak amacıyla kullandıkları düşünüldü ve bu yüzden yasaklandı. Schaffer, Orta Çağ'da "Haçlı Seferleri Batı Avrupa'yı Ortadoğu'daki yaygın kozmetik kullanımıyla yeniden tanıştırdığında, ruj hafif şeytani bir çekicilik kazandı," diye yazıyor. Hristiyanlar makyajın, Tanrı'nın tasarımının bir parçası olarak tevazu ve doğal güzelliği vurgulayan dini öğretilere aykırı olduğunu düşünüyorlardı.

Dahası, kırmızı ruj kullanan kadınlar cadılık suçlamalarına maruz kaldı; hatta büyücülükle yargılanabilecekleri ile ilgili yasa çıkarıldı.

İngiltere’de ise işler biraz farklıydı—kırmızı rujun kötü ruhları kovma gücüne sahip olduğuna inanılıyordu. Kraliçe I. Elizabeth, dudaklarını kırmızı renkle süsleyerek bu inancı pekiştirdi. Kırmızı ruj, Kraliçe'nin hükümdarlığı sırasında (1558-1603) yeniden popülerlik kazandı. Ancak, halefi I. James’in (1603-1625) hükümdarlığında, cadılık korkusu yeniden gündeme geldi ve kozmetik uygulamaları üzerinde bir gölge oluşturdu. 1770 yılına gelindiğinde ise, makyajı erkekleri evliliğe kandırmak için kullandığı düşünülen kadınların cadı olarak yargılanabileceğine dair bir yasa çıkarıldı.

Peki, bu yasak neyi değiştirdi? Kadınların tutkusunu mu? Cesaretini mi? Tabii ki hayır!

1900'lerin başına geldiğimizde, kırmızı rujun anlamı yeniden şekillendi. Suffragetteler, yalnızca kadınlara seçme ve seçilme hakkı kazandırmak için değil, aynı zamanda erkek egemen siyasete karşı bir duruş sergilemek için kırmızı ruju kullandılar. Onların mesajı açıktı: "Biz buradayız ve sesimizi duyacaksınız!”

Peki ya bugün? Psikoloji profesörü Richard Russel’ın yaptığı araştırmaya göre, kırmızı ruj yalnızca bir makyaj ürünü değil, aynı zamanda kendimizi daha genç ve daha canlı hissetmemizi sağlayan bir araçtır. 20-70 yaş grubundaki 289 kadının yüzlerini inceleyen Russel, yaş ilerledikçe kadınların dudak, göz kapakları ve cilt renklerinin soluklaştığını, kırmızı ruj ve benzeri renkli makyaj malzemelerinin ise oluşturduğu kontrast sayesinde kadınları daha genç gösterdiğini ifade ediyor. Ancak kırmızı ruj bundan çok daha fazlasıdır—bir yaşama sevinci, bir meydan okuma ve bazen de sadece kendimiz için yaptığımız bir seçimdir.

Evet, kırmızı rujun bakışları üzerine çektiği bir gerçek, tıpkı topuklu ayakkabı gibi. Ancak kırmızı ruj, fark edilmekten daha fazlasıdır. Yüzü anında aydınlatır ve kendinizi daha güvende hissetmenizi sağlayabilir.

Günümüzde, bu sembolizm Iris Apfel gibi ikonlar sayesinde daha da güçlenmiştir. Ünlü iş kadını ve moda tasarımcısı Apfel, kırmızı rujun etkisini ve cazibesini bir adım öteye taşıyanlardan biridir.

2011 yılında MAC Cosmetics ile yaptığı işbirliği kapsamında çıkardığı koleksiyon, onun cesur ve benzersiz tarzını yansıttı. Bu koleksiyonun baş tacı ise "Scarlet Ibis" adlı kırmızı rujdu. Apfel, bu işbirliğiyle sadece moda dünyasında değil, güzellik algısında da bireyselliği ve özgüveni kutladı.

Tıpkı Cleopatra'nın kırmızı rujuyla güç ve cazibesini vurguladığı gibi, Iris Apfel de modern dünyada "Ben buradayım!" mesajını vermenin bir yolu olarak kırmızı ruju sahiplendi. Onun tarzı, kırmızı rujun hâlâ yaşamın enerjisini ve bireyselliğin özgünlüğünü temsil ettiğini kanıtlıyor.

Ve kırmızı ruj, bundan çok daha fazlasıdır. O, bir yaşama sevinci, bir meydan okuma ve bazen de sadece kendimiz için yaptığımız bir seçimdir.

Bu arada, bir diş hekimi olarak size bir sır vereyim mi?

80 yaş üzeri implant yaptıran kadınların ortak özelliğinin ne olduğunu biliyor musunuz?

KIRMIZI RUJ.

Sevgiyle ve saygıyla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
    logo
    Bandirma Yasam En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.