Yaprak Dökümü

Kasım ayı Sonbahar’ın son ayı, bir hüzün çağrıştırır ben de yere düşen yapraklarla, onların üzerinde yürürken çıkan çıtırtıyla…

Ve bir 10 Kasım Sabahı, Saatler 09.05’i gösterirken Dolmabahçe Sarayı’nda Atamız ebediyete gitti. Kasım ayı, annemle babamın vefatından sonra da bir yaprak dökümü olarak kaldı ben de…   Tüm vefat eden büyüklerimize Allah rahmet eylesin.

Bu yazımda sizlere kehanet gibi bir armağandan bahsedeceğim. Pera Palace Otel’inde 101 numaralı oda Mustafa Kemal’in İstanbul’a geldiğinde konakladığı bugünse ziyarete açık olan korunmuş bir oda. Bu odada Hintli bir Mihracenin, Atatürk’ün vefatından önce O’na hediye ettiği bir “HALI” var. Halılar, kilimler biliyorsunuz kültürel mirasın bir parçası. Yıllar önce Fatih Kısaparmak’ın seslendirdiği, Kilim şarkısı gibi… Bir kulak verelim şarkıya;

“Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur

Kilimin dilinden ancak anlayan okur”

Kilimlerde, halılarda, sembollerle nakşedilmiş, sırlanmıştır, yaşananlar ya da duygular… Böylece nesilden nesile aktarılmıştır, kadim mesajlar. İşte seccade büyüklüğünde böyle bir halı armağan edilmiştir, Atatürk’e. Gelin bir bakalım neler var üzerinde, neler gizlenmiş içine…

“1929 yılına gelindiğinde ise kimliği meçhul bir Hint mihracesi, Atatürk ile görüşmek ister. Rivayete göre görüşme talebine olumlu yanıt alan mihrace, Atatürk’e özel bir hediye vermek ister. Bu hediyeyi hazırlamakla görevlendirilen mihracenin kâhini, ipek doku1ma bir halı tercih eder ve görüşmenin sonunda bu halı Atatürk’e hediye edilir.” [1]

1929 yılında hediye edilen ipek seccadenin üzerinde inanılması çok zor ama Atatürk’ün ölüm tarihi vardır. Nasıl mı?

“Sırlarımı verdim sana sevgimi verdim
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim”

Seccadenin üst tarafında 9.07’i gösteren bir saat görüyorsunuz. Burada söylemem gereken bir şey var, resmi kayıtlarda beyin ölümünün gerçekleştiği saat 09.07…

Saatin etrafında “Kasımpatı çiçekleri” var. Kasımpatı kasım ayında açar, “Cenaze Çiçeği” de der bazıları. Hüzün ve gözyaşını temsil eder.

Saatin altında 10 kollu şamdan var. Yani 10 Kasım 09.07’de önemli bir şeyler olacak diyor, kâhine yaptırılan ÖZEL HEDİYE.

Seccadenin kenarında ise 38 FİL var. Kâhin tam olarak ölüm tarihini vermiş. 10 Kasım 1938

Bu bir kehanet mi yoksa büyü mü? Mozart’a Salieri’nin sipariş verdiği iddia edilen requem gibi…

Bu ay dolayısıyla sizlerle Atatürk’ün beden dilini irdeleyelim istedim.

Kitleleri harekete geçirebilmek için bir liderin sözsüz sinyalleri önemlidir ve beden dilinin doğru kullanımı etkileşim surecinin daha sağlıklı gelişmesini sağlar. Atatürk dünya milletleri tarafından da saygı ve hayranlık duyulan bir liderdir. İletişimin 3 öğesinden biri olan sözsüz iletişimdir. Sözsüz iletişim dendiğinde yüz ifadeleri -mimikler- jestler, gözler/göz teması ve postür, fiziksel görünüş, ses tonu, kılık kıyafet, aksesuarlar, mekân kullanımı vb. ile bütünsel değerlendirilir.

Ataürk’ün net ve belirgin bir ifadesi vardır. Yüz ifadesi aslında kaş yapısı nedeniyle öfkeli birini andırabilir. Ve bu özelliği O’nun otoriter görüntüsünü destekler. Ancak gülümsediğinde bütün bulutlar gider, sevecen güven veren bir ifade yerleşir yüzüne. Adeta bir iletişim ustasıdır. Atalarımız “İki sus, bir söyle!” der. Atatürk’te çok iyi bir dinleyicidir ve bu sayede de empati duygusu gelişmiştir. Her zaman kontrollü, otoriter, şefkatlidir. Çok okur ve kelime haznesi de çok geniştir. Etkileyici ses tonuna sahiptir.  Kitleleri etkileme ve hitabet gücü çok yüksektir. O bir retorik ustasıdır.

57 yıl gibi kısa bir zamana 10 yıl nutkunda söylediği gibi” Az zamanda çok ve büyük işler yaptı.” Zaman ve zamanı iyi kullanmak her zaman çok önemliydi, O’nun için. Askeriyede, öğrencilik yıllarında bile ayna karşısında saat tutarak konuşma alıştırmaları yapardı. Umutsuzluk O’nun lügatında yoktu.

“Ordu yok! dediler;

“Kurulur” dedi.

“Para yok! dediler;        

“Bulunur” dedi.

“Düşmançok! Dediler;

“Yenilir!” dedi. Devam edecek…