Bir Olayı Zihninde Tuttuğun Süre Neden Önemli?
Bir şeyi senin zihninde tuttuğun süreyle karşındakinin zihninde tuttuğu süre aynı değil. Yani buradan konuyu şuraya getireceğim; ben aklıma takılan, beni üzen, beni kıran, beni yoran, bana haksızlık edildiğini düşündüğüm ya da içinde mübalağa olduğunu düşündüğüm ya da yeterince dolu, yeterince etkili, yeterince vurgulu olmadığını düşündüğüm her konuşma; her olay, her anekdot, baktığınızda her yaşamsal deneyim ve tecrübe benim hafızamda kaldığı süreyle karşımdakinin hafızasında kaldığı süre aynı değil. Bu ne demek? Ben bir şeyi kafama takıp üzüldüğümde, onu çok önemsediğimde, karşımdakiyle bu konuda konuştuğumda, sohbet ettiğimde ona bir konuda hesap sorduğumda aynı cevabı, aynı etkiyi almayacağım. Sebebi ne? Çünkü belli ki o şey benim zihnimde daha uzun süre, daha kalıcı, daha korunaklı bir yerde yer edinmiş.
Buraya kadar tamam, bunda bir sorun yok. Peki karşımdaki zihnin, karşımdaki kişinin zihninde nerede yer ettiğini, nerede yer edindiğini nasıl anlayacağım? Aynı sürede olmak zorunda değil, daha az da olabilir, daha çok da olabilir. Peki o zaman bunu anlayamayacağıma göre karşımdaki kişiden kendi zihnimde beklettiğim, kazıdığım, muhafaza ettiğim performansı nasıl bekleyebilirim? Bu da adaletli değil, değil mi? Bu da normalde sağlıklı bir şey değil.
O zaman şöyle yapmak daha mantıklı mı bu benim olaylara düşüncelerime anekdotlara verdiğim tepki. Bu benimki, karşımdakinin değil. O zaman hem karşıdaki insandan kendi performansımı bekleyip hem de bu olmadığında haksızlığa uğramış, ihmal edilmiş, değersiz hissedersem kendimi bu da sağlıklı olmaz tabii ki. Olay hem tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış durumu olur hem de boşu boşuna karşımdaki insanla olan ilişkimi ikili ilişkilerimi bozmuş, zedelemiş olurum. İşte o yüzden bu bekleme süresinin, bu zihnindeki kapsama alanının, bu yer kapladığı hacmi başkalarıyla kıyaslamamayı öğreneceğim.
Her olaya yüklediğim anlam farklı. Bunu zihnimde sakladığım alan farklı ve bunun kalıcılığı farklı. Bir kere bunu kabul edeceğim. Bu olumsuz iletişimi, kendimi değersiz hissetmeyi, kavgayı, gürültüyü çok büyük ölçüde azaltacaktır. İyi bir tarafı da var; bazen de biz zihnimizi az yer kaplatıp az sürede unuttuğumuz şeyleri bir bakıyoruz ki, güzel şeyleri ama, karşı taraf hala aklında tutmuş, kıymet vermiş, güzel sandıklara koymuş, ipek örtüleri sarmış ve saklamış aslında baktığınızı bunun dezavantajı var gibi gözükse de avantajı da var. Bu da bize artık işin bonusu.
Yani demem o ki bize göre önemli, kıymetli, çok dehşet verici ya da değerli bir şey için aynı anlam, aynı şiddette ifade etmediği için o kadar saklamayabilir, o kadar aklında tutmayabilir. O açıdan yine dediğim gibi, benim zihinde saklama kapasitem ve süremle karşımdaki insanın süresi aynı değil. Ve kimseyle bunu tartışma lüksüm yok, haliyle kimsenin de benimle yok. O yüzden kapasitemizi, bekleme süremizi kıyaslayıp karşı tarafı ona göre bir kanaat oluşturmak çok adaletsiz ve çok sağlıksız.