Şimdi insanoğlunu incelediğinizde evet, stres kötü; stres tehlikeli, stres uzak durulması gereken bir duygu durumu belki. Ama son zamanlarda araştırmalar yine bize şunu söylüyor ki; stres bizim için kendisi değil, yani stresin varlığı değil, arkamıza bakmadan uzak durulması, kaçınması gereken bir olgudan ziyade; yüklediğimiz anlam hafifletilirse, yüklediğiniz anlam sıradanlaştırılırsa, yüklediğimiz anlam daha olgunlaştırılırsa, stres bizim için baş edilmesi çok kolay, bıraktığı hasar da telafisi ve tolere edilmesi çok daha kolay bir duygu durumu haline gelir. Bu giriş paragrafı size karmaşık gelmesin. Özetle şunu söylemek istiyorum; stres hayatımızın bir parçası. Ama bizi hasta eden, stresin kendi değil. Yani stres bizi hasta etmiyor, bizi hasta eden; strese yüklediğimiz anlam ve stresi yaşarken stresin içinde geçirdiğimiz dakikalar. Bizi bu dakikalar hasta ediyor. Yani stresten korkmanın, stresten öcü gibi kaçmanın hiçbir anlamı ve mantığı yok.
Evet, stres hayatımızda olmalı, hayatımızın bir parçası. Özellikle dış etkenlerle ilgili strese biz engel olamayız, önleyemeyiz. Bunlar olacak. Peki buna bağlı olarak, bu strese bağlı olarak, stresin içinde bizi yıpratan, hasta eden kısmın neresi olduğunu düşünürsek; bu sarmaldan çıkamamak... Bizi hasta eden stresin içinde yaşadığımız dakikalar, anlar. Bu anları hafiflettiğinizde, bu anlara yüklediğiniz anlamı hafiflettiğinizde, -sempati göstermek demeyelim de buna- anlara yüklediğiniz anlamları daha yaşanabilir kıldığınızda; ben öyle sanıyorum ki, anlamın içi boşaldığında stresin içindeki yaşadığınız dakikaların da sizde bırakacağı tahribat çok azalacak. Stresten beslenmemiz, stresten korkmamız... Bir örnek vereceğim; başımıza olumsuz bir şey geldi veya gelecek. Çok gerginiz ve stres yaşıyoruz.
Buraya kadar tamam, hepimizin başına gelebilecek şeyler. Bu stresi süreç geçene kadar, hücrelerimize kadar yaşarsak, 5 duyumuzla bunu hissetmeye çalışırsak, hücrelerimize kadar bu stresin hatta nedenini, niyesini sorgularsak, bunu bir kurban psikolojisi ile yaşarsak, sosyal hayatımızı; iş hayatımızı, özel hayatımızı o stres dönemi geçene kadar felç edersek ya da kısmi felç edersek, haliyle bu stres hayatımızın o dönem her an ve her saniyesine sirayet edecek. İşte şimdi burada şunu söylemek istiyorum, şunu merak ediyorum; böyle yaşanan stres sürecinden hafif çıkmak, az zararlı çıkmak mümkün mü? Tabii ki değil, değil mi? Mümkün değil. Tam da bunu söylemek istiyordum yani yaşadığımız stres değil, stresin içindeki dakikalar önemli.
Yani yaşadığımız stres değil stresin içindeki dakikalar önemli. O dakikalara yüklediğimiz anlam önemli. O strese yüklediğimiz dakikaların içindeki bizi korkutan, yine diyorum strese hücrelerinize kadar yüklediğiniz anlamı, hayatınızın ne kadarına onu ekleyeceğinize karar vereceğiniz zamanı, size ne kadar etkileyeceğini sizin karar verdiğinizi, işte bu gerçeği unutmazsanız; yaşadığınız en ağır stres süreçlerini bile hafif atlatabilirsiniz. Ben eğer şunu bilirsem ki; evet, şu anda çok kötü bir dönemden geçiyorum, çok gerginim, çok stresliyim, ama buna yükleyeceğim duyguya ben karar veririm. O zaman çok kolay, burayı hafifletebilirim, hatta bunu bir tecrübeye dönüştürebilirim, bunu bir deneyime, bunu bir kazanıma dönüştürebilirim. Buna dönüştürdüğümde de alacağım hasar azalacak.
O zaman şunu söylemek mümkün mü? Strese yüklediğimiz anlam hafiflediğinde, oradaki duyguyu kendimizin seçebileceğini bildiğimizde; stresle başa çıkabilmemiz, stresi kabullenmemiz, stresi hayatımızda var edebilme şeklimiz oldukça değişecek. Yazımı şöyle tamamlıyorum; stres değil stresin içindeki dakikalar hasta eder. Strese yüklediğimiz anlamı değiştirdiğimizde, hayatımıza birçok şeyde buna bağlı olarak hafifleyecek ve değişecektir.