Evlilik bir sebep midir, sonuç mudur, yolculuk mudur, başlangıç noktası mıdır? İnsanların bence evliliklerinde bir süre sonra tıkanmasının en büyük sebebi evliliğin ne olduğunu daha başlamadan önce tanımlamayıp, anlamayıp buna anlam yüklememeleri. Şöyle ki sanki tüm badireler, tüm zorluklar, tüm sıkıntılar evlilik olana kadar çekilecek, ondan sonra feraha erilecek, ondan sonra da artık mesut mutlu yaşanıp gökten elma düşmesi beklenen gibi bir algı oluşuyor.
Oysa ki durum böyle değil. Evlilik asıl maceranın, maratonun, koşunun, yarışın başladığı zaman. Yani evlenmeye başlayınca her şey bitmiyor, aksine her şey yeniden başlıyor yeni başlıyor. Daha özenli, daha ilgili, daha şefkatli, daha, paylaşımcı, daha affedici, daha anlayışlı, her şeyin dahasının olması gereken süreç o zaman başlıyor çünkü evlilik dahalarla beslenecek bir süreç. Yani bitmemiş oluyor, daha yeni başlamış oluyor. Ama kadınlarda da erkeklerde de -bu konuda kesinlikle sadece erkekleri suçlamıyorum- kadınlarda da hani "hele bir evlenelim, hele bir nikah masasına oturtayım gerisi tamam, tamam ya gerisi zaten hallolur, kervan yolda düzülür" gibi çok yanlış, çok sağlıksız bakış açılarıyla devam ediyorlar.
Ama bu çok yanlış, çünkü evlilik kesinlikle asıl nikahtan sonra başlayan bir proje gibi sürekli bakım sürekli ilgi sürekli ihtimam isteyen, sürekli elinizin üzerinde olacağı bir yapılanma. Şöyle düşünün; bomboş bir bina bile nasıl "kus olur" derler değil mi? Kus olmak ne demek? İçi boşalır, çürür, dökülür parça parça çürür yani. Nikahı basıp imzayı attıktan sonra hiç çaba, içine hiç bakım, hiç ilgi, hiç emek sarf edilmemiş bir yapılanma nasıl ayakta durabilir, nasıl sağlam kalabilir düşünebiliyor musunuz? Mümkün değil.
O yüzden insanların özensizliği evlilikle başlıyor, o yüzden insanların garanticiliği evlilikle başlıyor. "Nasıl olsa kafaladım, nasıl olsa hallettim, nasıl olsa ayarladım, nasıl olsa gider, nikahı bastık birbirimize mecburuz, muhtacız, yarın boşayacak değil ya?" mantığı güdüyorlar. Bu da çok yanlış, bu da çok sağlıksız. Sürece de baktığınızda, evlilik öncesi birkaç yıl sürerken amacımız, niyetimiz evliliğin bir ömür sürmesi, değil mi? Yani tanışma, söz, nişan, nikah, düğün aşamasını 3 yıl 4 yıl hadi 5 yıl -tabi istisnaları vardır, bu süreci daha uzun yaşayanlar vardır tanışmayla, flörtle birlikte- ama amaç neydi burada? Evlilikteki amaç neydi? yıllarca yaşamak, torunlara-torbalara karışmak, onları evlendirmek, onların mürüvvetini görecek kadar yaşamak...
O zaman ömür skalasına baktığınızda da bunun yüzde yetmişini, seksenini o kişiyle geçmeyi planlıyoruz. Sırf buradan bile baksanız bu olaya, bu bakış açısıyla baksanız, emek vermenin oran olarak, oransal olarak asıl nereye, hangisine, neye gerekli olduğunu, emek vermenin hangi süreçte daha çok gerekli olduğunu sırf buradan bile anlayabiliriz.
Evlenmeden önce tek kişi devam eden ilişkilerimiz, evlendikten sonra iki kişi devam ediyor, bir kişilik düşünürken iki kişilik düşünüyoruz, bir kişilik hareket ederken iki kişilik hareket ediyoruz. Bu minivalde de baktığınızda olaylara, sürece, her halükarda bizim evlendikten sonra daha çaba, daha emek, daha ihtimam içinde olmamız lazım.
Sözün özü; evlilik sürecin sonu asla değildir. Bakış açımızı -kadın erkek- bu bakış açısından çıkartıp, süreç yeni başlıyor, asıl şimdi başlıyor, asıl bundan sonra benim daha ihtimamlı, özenli, dikkatli olmam gerekiyor diye yaklaşırsanız olaya, emin olun evliliğinizin bakımı, ilgisi, heyecanı, üzerindeki saygısı, sevgisi hepsi çok daha farklı muhafaza edilecektir.
Sevgilerimle...