Eylem Kişilikten Çıkar
Eylemle kişiliği ayıramayız, ayıramazsınız. Yani şunu söylemek istiyorum; eylemlerini kabul etmek istemeyen, kabullenmek istemeyen insanlar, eylemlerine bahanelere arayan insanlar, dış sebepler, çevresel faktörler, başka insanları eylemleri için suçlayan insanlar, eylemlerine başka sebepler yükleyen insanlar, hatalarını kabul etmek istemeyen insanlar, hatalarından sürekli kaçan insanlar, aslında bu yazı onlar için... Eylem kişilikten çıkar. Bunu asla unutmamak lazım.
Bazı insanların işine gelmez muhakkak bu ama eylem kişilikten çıkar. Kişilikten doğar. Yani bu bizim için aslında bir bütün. Şöyle düşünün; hiç gördünüz mü ya da düşündünüz mü ki sürekli negatif düşünen birinin pozitif eylemlerde bulunduğunu... Ne kadar mümkün olabilir ki? Karamsar, hayata karşı cesareti yok, adım atmak istemiyor, insanlara inancı yok, kendine inancı yok.
Mesela böyle bir insan düşünün. Ama bu insanın iç dünyası böyle, değil mi? Düşünceleri böyle ama bir bakıyorsunuz ki eylemleri girişimci, pozitif, neşeli, güler yüzlü, başına negatif bir şey geldiğinde asla olumsuz düşünmüyor, çevresinden birileri onunla bu minvalde konuştuğunda onlara cesaret veriyor, umut veriyor... Ama kalbi, içi karaları bağlamış. Hiç olabilir mi böyle bir şey hiç kulağa mantıklı geliyor mu? Bir insanın içindeki duygusu, düşüncesi, dünyaya karşı bakış açısı neyse eylemleri de ona dökülüyor zaten. İster istemez yapıyor bunu, farkında olsa da yapıyor olmasa da yapıyor.
Bilinçli ve kurgulu bir şekilde de yapıyor bu eylemi, bazen çok bilinçsizce de yapabiliyor. Yani içinizde çok öfkeli bir duygu durumu yaşarken, aniden elinizdeki bardağı oraya sert bir şekilde koyduğunuzu fark edebilirsiniz. Halbuki odada kimse yoktur, kimseye bir tavır içerisinde değilsinizdir. Ama o öfke dışarıya oradan sızmıştır mesela, yansımıştır öyle düşünün. O yüzden öfke dediğimiz şey, sinir dediğimiz, şey negatif dediğimiz şey dışarıya nasıl yansırsa pozitif düşünen; kendine, başka insanlara, herkese karşı inancı; anlayışı, şefkati, fedakarlığı, farkındalığı yüksek insanları düşünün... Onların da davranışları dışarıya böyle yansıyacak çok doğal ve mantıklı olarak.
Peki o zaman şunu söylemek istiyorum ki; eylem kişilikten doğar. Şimdi yazının başlığına tekrar döndüğümüzde bu daha çok kafanızda oturmaya başladı mı? Yani eylemlerimiz aslında kişiliğimizin bir parçası. Şimdi buraya kadar duyguları ve düşünceleri anlattık. Peki hadi oradaki boşluğu da tamamlayayım. Eylem kişiliğin bir parçasıysa duygu ve düşüncenin parçası? O da kişiliğin parçası. Yani benim kişiliğim, mizacım çok negatif, aşırı öfkeli, kıskanç, haset, kötüysem, ben kötü bir insansam, bu benim eylemlerime de yansıyacak. Yolda bir kedinin başını okşamayacağım, masama bir yerde otururken bir dilenci yaklaştığında hakaret edeceğim belki, küfür edeceğim belki, yolda yürürken bir çöp tenekesini tekmeleyeceğim, yere çöp atacağım, hayvanlara zarar vereceğim. Belki özel hayatımda, aile hayatımda yanımdaki insanları, çevremdeki insanları bile isteye manipüle edeceğim, zarar vereceğim. Yani peki bu o zaman duygularımız, düşüncelerimiz nereden çıkıyor, onu kişilikten ayırmak mümkün mü? O da mümkün değil. Bakın biz bir bütünüz. Hiçbir şey ayıramayız.
Sadece eylem kişilikten doğar değil. Duygu da kişilikten doğuyor. Düşünce de kişilikten doğuyor. Ben böyle anlık, spesifik kriz anında yaptığımız hareketler, söylediğimiz cümleler, attığımız adımlardan bahsetmiyorum. Şöyle bir örnek vereyim; hiç yalan söylemeyen birisi bir aileyi, karı kocayı barıştırmak için yalan söyleyebilir. Taraflar arasında konuşurken der ki mesela "olur mu? o da çok üzgünün, pişman o da seni üzdüğü için çok üzgün" der mesela, halbuki o kişi böyle bir beyanda bulunmamıştır. Ama o anda o yalanı söyler. Şimdi bu kişinin kişiliği yalancı diyebilir miyiz? diyemeyiz. Ama eylem yalandı değil mi? Peki eylem kişilikten doğar mı oldu? Burada çürüttük.
Çünkü bu çok spesifik, çok özel, çok istisnai bir durum değil mi? Gerçekten gerekli bir zamanda gerekli bir şekilde söylendi. Şimdi tekrar yazının başına ve mantığına geldiğinde şunu rahatlıkla söyleyebilirim; eylem kişilikten doğar ama duygu da kişilikten doğar. Yaptığımız hareketler kişilikten doğar. Kendimize, evrene, çevremize; attığımız her adım, her adım bunlar da kişilikten doğar. Bakın kişilik bir bütündür, ayıramazsınız. Yani şöyle; "ben aslında çok iyi biriyim, çok iyi niyetliyim de işte beni çevre böyle yaptı, travmalarım böyle yaptı, yaşadığım olaylar beni bu hale getirdi, evliliğimden sonra böyle oldum, sorunlu bir çocukluk geçirdim böyle oldum" bunların hepsi birer mazeret...
Bizler dünyaya bakışımızı, tavırlarımızı, hareketlerimizi, tamamen kişiliğimizden alırız. Kişiliğimize şekil veririz, kişiliğimiz ile hareket ederiz. Bir baktığınızda beden dili uzmanları, bizler de bunu çok görmüşüzdür, destekleriz de. Mesela kişilerin oturması, konuşması, yürümesi, yemek yemesi, kaşık tutma şekli, sigara içme şekli bile kültürünü, kişiliğini yansıtır. O yüzden mesela bir markette kasadaki sıra kavgası bile eylem gibi gözükse de kişiliğini yansıtır. Yani en ufak bir şeyden en güçlü belirleyiciye kadar her şey kişiliğimizin eseridir. O zaman düşünce değil, sadece eylem değil, her hal(?) edindiğimiz şart ve durum kişiliğimizden kaynaklanır. Tabii ki şurayı ayrıca başka bir yazıda konuşuruz; kişiliği değiştirmenin, geliştirmenin, güzelleştirmenin yolları var mı? Tabii ki var. Hiç bir şey bizim için kader değil. Hiçbir şey bizim için imkansız değil.
Her yanlış davranışımız, alışkanlığımız, bakış açımızın üzerinde rahat rahat çalışabiliriz, masaya yatırabiliriz. Kendimizi değiştirip geliştirmek için elimizden gelen her şeyi yapabiliriz ki yapmalıyız da. Böylece çözüm bulalım, kendimizi değiştirelim, kendimizi değiştirince de dünyamız da değişsin. Hem çevremiz değişsin, hayatımızdaki insanlarla ilişkimiz değişsin, hayatımız değişsin. Hem de gerçekten hepimiz bireysel olarak değişmeye başlayınca kolektifte de büyük bir değişim mutlaka sağlayalım. O zaman yazımın başlığını da bugün böyle belirlemek istiyorum. Eylem gerçekten kişilikten çıkar, ama ilaveten siz bu yazıyı okuyunca anlayacaksınız, ki; duygular, hisler, hal, hareket, tavır, jest, mimik her şeyimiz kişilikten çıkar. Kişiliğimizi bizden ayırmamız imkansızdır. Ama kişiliğimizi güzelleştirmemiz pek de mümkündür. Kendinize çok iyi bakın. Sevgilerimle...