Peki pes etmek mi, bırakmak mı, yoksa vazgeçmek mi? Üçü de aslında birbirinden çok uzak gözüken ama aralarında anlam olarak, eylem olarak, farkındalık olarak çok ince bıçak sırtı bir çizgi oluşturan eylemlerdir. En çok danışanım da bunun arasındaki farkı fark etmeyen, fark etmediği için kendini başarısız sanan, bakın dikkat edin başarısız olan demiyorum, kendini başarısız sanan, yine aynı zamanda çoğu zaman da yanlış zamanda bıraktığı için gerçekten başarısız olan çok insan tanıdım, malum mesleğim gereği. Ama size şunu net söyleyeyim, bu üç kavramı da çok iyi fark ettiğimizde, bu üç kavramın aslında ne olduğunu çok iyi anladığınızda ve bunu yaşarken hayatımızın içinde karşımıza çıktığında, hayatımızdaki başarıları da çok kolay elde edeceğinize hiç şüphem yok. Şimdi önce pes etmek, vazgeçmek demektir. Yani kişi bırakır... Mücadeleyi bırakır, savaşı bırakır, denemeyi bırakır, hedefini bırakır, amacını bırakır, kendini bırakır... Hatta bu yolculukta başkaları varsa yolculuktaki yol arkadaşlarını da bırakır. Pes etmek gerçekten ringe havlu atmaktır, pes etmek gerçekten aslında kılını kıpırdatmadan bütün geri kalan, başına gelecek her şeyi olduğu gibi yorumlamadan kabul etmeyi göze almaktır. Ama bırakmak, süreci, peşinde olduğunuz şeyi bırakmak, hedefinize giderken doğru zamanda bırakmak, mantıklı zamanda bırakmak, yanlış yönde olduğunuzu fark edip bırakmak, zarar ettiğinizi anlayıp bırakmak, (gerek maddi gerek manevi zarar) hedefimize revize etmeniz gerektiğini anlayıp bırakmak ya da hedefinizin artık sizin için aynı anlamı ifade etmediğini fark edip bırakmak; bakın bu bir kazanımdır... İşte yani sonucun sizin menfaatinize olacağını bildiğiniz için bir hesaplamayla, bir ölçümle, bir niyetle, bir sebep sonuç ilişkisi ile bırakmak; bu başarısızlık değil... Bu pes etmek değil. Pes etmeyle bırakmak arasında, doğru zamanda vazgeçmek arasında çok ciddi bir anlam farkı vardır. Yani kişi bir iş yeri açacak diyelim ki. Evet parası var, sermayesi var, dükkanı buldu, tam dükkanı tutacak, ülke genelinde piyasa ekonomilerinde bir dengesizlik baş gösterdi... Şimdi bu kişi dükkanı açmaktan vazgeçerse pes etmiş olmaz değil mi? Veya bu kişi dükkanı açmış olsun, tam işlerini büyütüp genişletecekken dediğim gibi işte ülkenin ekonomisine bir sıkıntı olsun... Şimdi bu kişi süreci durdurup beklemek, dükkana daha fazla yatırım yapmamak, daha fazla borca girmemek için eğer beklerse ve durursa bu da yenilgi değil, bu da pes etmek değil, bu da başarısızlık değil... Yani bizler eğer karşınızdaki eylemler; olaylar, kişiler, bizim menfaatimize; bizim çıkarımıza, akıllı bir yöntem, yönetimle bu kararı aldırırsa bu stratejik bir hamledir. Hatta belki de gerçekten doğru zamanda bırakmaktır. Ama hiçbir dış etken olmadan ya da dış etkene gerek yok, kişinin bunu bırakmasına ihtiyaç duymadan sadece sıkıldığı için ya da sadece yorulduğu için dinlenmeyip bırakmayı tercih ediyorsa işte bu pes etmektir... Şunu özellikle vurguladım, bazen yorulduğumuz zaman bırakıyoruz. Çünkü biz dinlenmeyi bilmiyoruz, mola vermeyi bilmiyoruz, ara vermeyi bilmiyoruz, sanıyoruz ki bir sürece başlayınca soluksuz süreci başarıya götüreceğiz ve bitireceğiz. Böyle olmalı sanıyoruz. Hayır öyle olmak zorunda değil, yorulunca dinlenmeliyiz. Yorulunca mola verebilmeliyiz, yorulunca durmalıyız, beklemeliyiz, bekleyebilmeliyiz. Ama şunu da vurgulamak istiyorum, mutlaka bırakmak da pes etmek de vazgeçmek de asla kötü değil, asla yanlış değil. Bizler insanoğluyuz. Pes edeceğimiz günler de gelecektir. Pes edeceğimiz olaylar da olacaktır ya da vazgeçeceğimiz ya da bırakacağınız... O yüzden kendimize sürekli başarıya güdülemek, kendimize sürekli her şeyin en iyisini en, mükemmelini yapmamız gerektiğini güdülemek, kendimize yapacağımız en büyük kötülüklerden biridir. Ya da bunu başkasına yapmak ya da başkasının bize yapmasına izin vermek. Bunu asla izin vermeyin. Yani demem o ki pes de edebilirim ama doğru yerde pes etmek lazım. Yani bu yazının aslında amacı bu. Yorulduğunuzda çaresiz hissettiğinizde, tıkandığınızda, sürecin önünü göremediğinizde ya da sıkıldığınızda asla ve asla bırakmayın. Pes etmeyin. Ara verin, mola verin, hedefinize revize edin, yolculuğunuzu gözden geçirin. Yol arkadaşlarınıza, ekipmanlarınıza, hedefinize, amacınıza bir daha bakın. Bir daha bakın ve tekrar dinlendikten sonra yola devam edin ama eğer gerçekten süreç sağlıksızsa dediğim gibi sadece maddi değil, bazı durumlarda manevi zarar ediyorsanız, boşuna yorgunluk oluyorsa ya da artık yola çıktığınız hedefi hedef gibi hissetmiyorsanız, bu itilim artık içinizden gelmiyorsa bırakın o da pes etmek değil. Bırakın o zaman, dinlenmeye ihtiyacınız yok. Bırakın ve rotayı yeniden hesaplayın, kendinize yeniden bir rota hesaplayıp o yolda yeni hedefleri açalım. Yani çevre baskısından, mahalle baskısından ya da kendinize olan baskınızdan "başladım bitirmek zorundayım, yarın bırakamam, hele şu aşamada bırakamam, özellikle şu durumda bırakamam" gibi yanlış düşüncelere, sığ ve kısır düşüncelere asla kapılmayın. Hayat canlı bir organizma. Hayat her an her saniye her salise şekil alıyor. Bizim bir fikre; bir düşünceye, bir bakış açısına, bir niyete takılı kalmamız; sabit kalmamız, çakılı kalmamız mantık işi değil. Akıl işi değil. Bu başkasının fikri de olsa aynı, benim fikrim de olsa aynı. O yüzden bırakmak, vazgeçmek, pes etmek ya da vazgeçmek, "evet o zaman istiyordum, vazgeçtim artık istemiyorum" ya da "o zaman bunu mantıklı buluyordum bu hamleyi, ama artık mantıklı bulmuyorum, yapmaktan vazgeçtim..." Bir şeyden vazgeçmekten utanan onlarca insan tanıyorum, neden? Yani ben bir kararı alınca sonuna kadar onunla gitmek zorunda değilim ki. Ben düşünen, ben sorgulayan, ben değerlendiren, ben kıyaslamalar yapan, ben sebep sonuç ilişkilerine bakan, matematiksel hesaplamalar yapabilen, ben geleceği görmeye çalışan bir varlığım, benim için vazgeçmek en doğal eylemlerden biri olmalı. Bu beni kararsız yapmaz, basiretsiz yapmaz, maymun iştahlı yapmaz, beceriksiz yapmaz, ne istediğini bilmeyen biri yapmaz, istikrarsız da yapmaz. Tabii ki burada parantez açıyorum, yani neden, ne zaman, ne sıklıkla vazgeçtiğimiz tabii ki çok önemli olmakla beraber istediğiniz her şeyden, İstediğiniz zaman vazgeçebiliriz. Kararlarınızın da arkasında sabit durmak, vazgeç, işlerinizin de arkasına sabit durmak çok önemli. "Peki ben doğru zamanda bıraktığımı nereden anlayacağım?" diyeceksiniz. Zararı varsa, kayıp varsa ya da mutluluk vermiyorsa, heyecan vermiyorsa, bir itilim sağlamıyorsa, bırakılabilir. Ama eğer hala istiyorsanız ve enerjiniz yoksa o şey hala sizi heyecanlandırıyor ama yorgunsanız eğer hala o şey yapmak istiyorsunuz ama kendinize güveniniz inancınız bitmişse, azalmışsa işte burada da bırakmamanız gerektiğini anlayacaksınız. Bunun sadece yorgunluk olduğunu, kendinizi motive ettiğinizde, planınızı revize ettiğinizde, dinlendiğinizde, sadece belli bir süre, sağlıklı bir süre ara verdikten sonra devam ettiğinizde göreceksiniz her şeyin nasıl tekrar enerjik, profesyonelce devam ettiğini göreceksiniz. Buradan da bunu anlayacaksınız, çocuklarımıza asla vazgeçmenin, bırakmanın kötü bir şey olduğunu empoze etmemek lazım. Yani çocuklar bazen gerçekten tepki almamak için vazgeçmiyor. Aslında o şey eskisi gibi istemiyor, bir itilim hissetmiyor, bir heyecan hissetmiyor ama sadece vazgeçmekten korktuğu için, daha doğrusu vazgeçtiğinde alacağı tepkiden korktuğu için, vazgeçmiyor. Ama tabi burada o ebeveyne şu da düşüyor, maymun iştahlılıkla, dediğim gibi başladığı bir şeyi bırakmak ya da vazgeçmek arasındaki farkı da anlatmak lazım çocuğa. Yani maymun iştahlılık biliyorsunuz şımarıklıkla sadece özenti ve hevesli bir şeylere başlayıp hevesi geçince bırakmak. Buradabaz önce yazımızın başından beri anlattığım hiçbir dinamik yok farkındaysanız, başka bir şey. Bunu biz de zaten ebeveyn olarak çok iyi anlarız, çocuğa da bunu yaptığını çok iyi bir şekilde anlatabiliriz. Yani burada maymun iştahlılığın bununla karışacağı herhangi bir durum yok. O bam başka bir kavram ama çocuğumuza o şey sağlıklı değilse yani zarardan kâr etmek bile bile de aynı yönde aynı ters yönde gitmesinin doğru olmadığını; zamandan, enerjiden, paradan, umut'tan tasarruf etmesi gerektiğini, oyüzden vazgeçmekten; geri dönmekten korkmaması, utanmaması, gerektiğini, yorulduğunda dinlenmesi gerektiğini yorulmanın da utanılacak bir şey olmadığını, bunun onu başarısız yapmayacağını anlatmak lazım. Eğer çocuklarınıza bu yeti ve donanımı sağlarsanız ona hayatı boyunca çok güzel, çok özel, çok değerli bir kazanın vermiş, elde ettirmiş olursunuz. Öyleyse süreçlerinizi doğru zamanda bırakmak, doğru zamanda vazgeçmek, doğru zamanda pes etmek kavramlarını çepe çevre değerlendirerek adım atıp o sürecin adını da ona göre belirlemek, adına ona göre koymak, en sağlıklı yöntem olacaktır. Hayatın, başarının, başarısızlığın, geriye dönmenin, olduğumuz yerde durmanın, ileri gitmenin, yön değiştirmenin, çok doğal olduğu kocaman büyük bir organizasyon olduğunu; canlı bir organizasyon olduğunu ve her şeyi yapmaya hakkımız olduğunu sakın unutmayalım. Eğer bunu unutmadan yaşarsak başarı-başarısızlık kavramımız, hayattan aldığımız zevk, hedef belirleme şeklimiz bile inanılmaz ivme kazanacaktır. Hepinize çok güzel, çok verimli, çok başarılı bir hafta diliyorum. Bir dahaki hafta görüşmek üzere sevgilerimle Gonca Türk...