Yalnızlık Bir Bedel Midir? Bu hafta yalnızlığı konuşacağız... Yalnızlığın ne olduğunu, ne olmadığını, nasıl anlam yüklediğimizi, yalnızlığın bir bedel olup olmadığını ya da neden bedel ödemek gibi görüldüğünü ya da neden kötü; negatif, olumsuz bir şey gibi algılandığını. Ya da neden yalnızlıktan korkulduğunu. Ya da neden yalnız kalmamak için, yalnız olmamak için insanların ekstra çaba sarf ettiğini.
Yalnızlık kavramını konuşmak lazım bence önce, yani şimdi sanki yalnızlık toplumda da böyle hani "yazık yalnızmış, bu yaşta hala yalnız" ya da "bu yaşta yalnız kaldı" ya da işte "hayatının şu döneminde de yalnız kaldı" mantığı, yalnız kaldı kafası, o psikoloji, o yalnız kalan insana böyle bunu sanki çok kötü; çok olumsuz, çok utanılacak, aciz, böyle zayıf bir algı oluşturması.
Toplumun sanki çevresini ne kadar kalabalıksa o kadar güçlüymüş, o kadar popülermiş, o kadar efektif; doğru, güzel bir hayatı varmış, o kadar başarılıymış imajı oluşturması. Toplumun bu imajı oluşturması daha doğrusu, çevresi kalabalık insanlar üzerinde. Bunlar normal değil, bunlar sağlıklı bakış açıları değil bence. Bunlar insanları sürekli yanlış evlilik yapmaya, yanlış flörtlere, yanlış ortaklıklara belki ya da yanlış arkadaşlıklara iten baskılar bana sorarsanız.
Öyle de gözlemliyorum, bana sorarsanız derken tabii bunlar hep mesleki olarak değişik argümanlarla, işimde, mesleğimde yaşadığım, danışanlarımla yaşadığım şeylerde özellikle, seans notlarında, konuşmalarda tespitlerim aslında. Bana sormanıza gerek yok, hayatın içinde bu var yani. "Hocam yalnızım", tamam, yalnız doğdun zaten. Yeni bir şey mi senin için? Yani bunu olumsuz yapan ne? Zaten yalnız doğdun, yapışık mı doğdun biriyle? Ya da biriyle göbeğin birleşik miydi de ayrıldın, yalnız kaldın? Zaten yalnız doğdun.
Dünyayı geliş şeklin böyle ise bu dünyada yaşamı şeklinde bu. Zaten yalnız ölüyorsun, beraber mi ölüyoruz sevdiklerimizle? Ya da biz ölürken yanımızda kim varsa onu da mı mecbur götürüyoruz? Zaten yalnız ölüyoruz. Zaten yolculuğun kendi yalnızlığın üzerine kurulu. Yani hayat yolculuğu, yaşam yolculuğu dediğimiz şey zaten kendi kurgumuz üzerine. Biz seçiyoruz, biz karar veriyoruz, özgür irademizi kullanıyoruz, bu bizim maceramız, bizim hikayemiz. Tamam, bireysel hayat yolculuğunda birileriyle evleniriz, ayrılırız, çocuklarımız olur, sonra işte ayrı şehirlere düşeriz veya düşmeyiz, çocuğumuz olmaz bu ayrı.
Bunlar bu yolculuğu gerçekten güzelleştiren, gerçekten bu yolculuğa çiçek açtıran şeyler, tamam. Ama sanki bu olmak zorundaymış gibi, bu olmazsa gerçekten kişinin başarısızlığıymış, acizliğiymiş gibi, -burada bunu açıyorum, az önce açıkladığımı düşünüyorum ama; çevremizde insanlar, hayatımızı kolaylaştırıcılar, ortaklar, eş-dost, arkadaşlar, sevgililer, karımız, kocamız, çocuklarımızın hep yanımızda olması- bunlar olmayınca sanki beceriksiz olan o yalnız kişiymiş gibi.
Çevresinde insan tutunamayan o yalnız kişiymiş gibi. Onun sorunuymuş gibi, onun hatasıymış gibi, beceriksizliği, iticiliği, uyumsuzluğu ya da onun kendini ötekileştirmesiymiş gibi göstermek... Ne kadar yanlış! Bir bedel değildir yalnızlık. Burada yalnızlık güzellemesi yapmak istemiyorum, buradan da bir gaz alıp hemen "ya yalnızlık iyiymiş" deyip evlenmeyeyim o zaman, çocuk yapmayayım o zaman diye düşünmeyin de... Yani yalnızlığın güzellemesini yapmadan anlatmaya çalışacağım aslında.
Yalnızlığı nasıl kullandığınıza, yalnızlıktan nasıl faydalandığınıza bağlı olarak yalnızlığın verimini arttırabilirsiniz. Yalnızlığın sizin üzerinizdeki verimini arttırabilirsiniz. Yalnızlık çok iyi bir bakım onarım süreci de olabilir. Kişinin onu nasıl kullandığı ile alakalı. Yalnızlık çok iyi bir içsel yolculuk avantajı da yaratabilir size. Yalnızlık kendinizle bir daha ve bir daha da tanışmanıza da sebep olabilir. Yalnızlık kendi hiç bilmediğiniz, aklınıza gelmeyen yönlerinizi keşfetmenize de aracılık edebilir. Yalnızlık hayat amacınızı bulmaya, kendinizi tanımaya, çözmeye, oluşturmaya da yarayabilir. Sonra yalnızlık, dışarıya vereceğiniz enerjiyi kolektife, evrene, çevreye, topluma, doğaya, kendinizi geliştirmeye ayırırsanız performansınızı çok ciddi oranda yukarıya çekebilir.
Ama bu yalnızlığı vay efendim bunalıma gireyim, depresyona gireyim, "sosyal medyada görüyorum hocam herkes çok mutlu, herkes kahvaltı yapmış, herkes hafta sonu kocamla kahve keyfi; karımla kahve keyfi paylaşımı yapmış ben neden yalnızım?" olarak yaşarsanız, hah, işte bu yüzden yalnızsın. Muhtemelen bu yüzden yalnızsın. Neden yalnız olacaksın? Bundan yalnızsın. İnsanların mutluluğuna ortak olmadığın için yalnızsın.
İnsanların mutluluğundan mutluluk alarak beslenmediğin için yalnızsın. İnsanlarla aynı şeyi yapmak zorunda hissettiğin için yalnızsın. İnsanları mutlu, daha başarılı, belki senden daha iyi durumda olmasına haset ettiğin için yalnızsın demek ki. Çünkü kendini sevmiyorsun, kendini sevmemişsin, kendi durumunu kabullenmemişsin, kendini kabule geçmemişsin. Önce kendini olduğun gibi onaylamamışsın. O yüzden yalnızsın belki de. Olabilir mi acaba?
Sorumuzun cevabı ve devamı haftaya ;)
İyi mutlu haftalar dilerim. Sevgilerimle...