Özal zamanında "orta direk!" diye bir insancıklar sınıfı vardı. Bu sınıf, zamanın iktidarınca açlık sınırında yasayanların ekonomik olarak biraz üstündeydi. Bu sınıfta olanlar, ekseri hazineden geçinen memuran dediğimiz kişilerdir. İdeolojik olarak emekçi sınıfının yanında yer aldıklarından, sınıflar arası çatışmalar olmadığı gibi, devlet dediğimiz yapı parlamenter sistem sayesinde, eksikleri olmasına rağmen, yine de çarklar ses çıkarmadan dönüyordu.
Çarklar dönüyordu ama, 80 ihtilalinin cemaatlerle işbirliği ve bazı dayatmalar, sınıfsal ayrımcılığa "orta direk ve emekçi sınıfların" zayıflamasına neden oldu.
Ekonomik olarak kitleler arasındaki yoksulluk ve zenginlik farklılığı üst seviyelere çıkınca, bir de buna cemaatleşme ürünü olan beyinsel çürüme eklenince; rantiyel, köşe dönmeci, çıkarcı sınıflar türedi. Bu tip sınıf insanları, bağlı bulundukları siyasi partilerin ideolojilerinden uzaklaştılar. Hal böyle olunca da yüzlerce parti çeşitleri meydana geldi. Dinsellik aldı yürüdü. İnsanlarda bir çeşit beyin plantasyonu denilen oluşum türedi. Beyin plantasyonu denilen şey, beynin içindeki düşünsel hücrelerin kesilip alınması, bunun yerine yeni hücrelerin eklenmesidir.
İşte hal böyle olunca, yani beyinsel operasyon şekillerine bu tip fikirsel operasyonlar kişilerde 180 derecelik dönüşüme neden oldu.
Ülkeyi ayakta tutan sınıfsal direkler birbirleriyle çatıştıkları için, birbirlerinin üstlerine yıkılmışlardır. Direkler yıkılınca da ekonomi denilen şey de iflas etmiş, direkleri temsil edenler işsiz kalmış, ülke insanı karantinaya alınmış bir görüntü içerisine girmiştir. Bu karantina, koronavirüs karantinasına benzemiyor. Bu karantinada açlık, sefalet, işsizlik, ideolojik değişiklikler vardır.
Zamanımıza dönersek yaşadığımız tünel kapkaranlıktır. Bazılarına göre, sınıfsal direklerle ilgili vizyona alınan film şahane dense de, filmin siyah beyazında seyrettiğimizde, emek sınıfının ve orta direğin yoğun bakımda olduğu görülmektedir.
Çare mi?
Beyin plantasyonundan kurtulmak...