Mısır’ın diktatörlerinden Cemal Abdülnasır için halk arasında birçok öykü anlatılırmış. Abdülnasır’ın canını sıkacak nükteli öykülermiş bunlar: Abdülnasır, bunları kim uyduruyorsa bulun bu adamı bana, diye buyurmuş. Bu emir üzerine hemen adamı bulup getirmişler:
Abdülnasır sormuş: “Hakkımda falanca öyküyü sen mi uydurdun?”
Adamcağız boynunu büküp yanıtlamış:
“Evet efendim, ben uydurdum.”
Abdülnasır bir daha kükremiş:
“Ya falanca öykü? Onu da mı sen uydurdun?
“Evet efendim ben uydurdum.”
“Peki diğerlerini?”
“Onlar da benim uydurmamdır efendim.”
Abdülnasır küplere binmiş:
“Be hey densiz adam! Bilmez misin ki benim iktidarım referandum ile kabul edilmiştir. Ben halkın yüzde 94,5 oyunu alarak seçildim.”
Adamcağızın başını öne eğerek cevaplamış:
“Efendim, bakın işte bunu uyduran ben değilim!”
Kıssadan hisse işte.
Sözümüz meclisten dışarı diyerek, Ercan Deva’nın bu öyküsünden sonra şöyle bir kıssadan hissesi var bu Demirel öyküsü için…
“…Ne oluyoruz efendim? Ayıp vallahi… Ülkemizde adı demokrasi olan bir rejim var. Yürütme, yaşama ve yargı üzerinde vesayet mi var ki, böyle şeyleri karıştırıyorsun?”
Ya böyle bağlamış kıssadan hissenin sonunu. Ama siz siz olun, sakın böyle fıkraları anlatırken ve yazarken şimdiki zamanımızla karşılaştırıp, yorum yapmaya kalkmayın.
Bakın bana, sözüm meclisten dışarı dedim, çıktım işin içinden!
Eğer ülkedeki idare tarzını beğenmiyorsanız, bulunduğunuz belediye başkanını kandırın, yurtdışına görevli olarak gidin ve bir daha geri gelmeyin!
Esen kalın.