Rahmetli Hasan Pulur Hocam bir yazısında, rahmetli Bölükbaşı ile yaptığı bir konuşma ile o tarihteki bir olayı şöyle anlatır:
Hasan Pulur, Bölükbaşı’ya: “Sayın Bölükbaşı sizin Kırşehir milletvekiliniz Cevat Eroğlu’yu Adalet Partililer kapıyormuş, haberiniz var mı?”
“Anlamadım!”
Durumu duyduğumuz gibi anlattım. Çünkü ona göre imkansızdı. İmkansızlığı da şundandı: Cevat Eroğlu’ndan noter senedi almıştır. Kırşehir noterliğinde 11 Ağustos 1969 tarihinde 5920 sayı ile düzenlenen senette Cevat Eroğlu şöyle diyordu:
“Millet Partisi’nin adayı olarak milletvekili seçildikten sonra, hangi sebep olursa olsun, partiden istifa etmemeyi ahlaki bir görev saydığımı, asla istifa etmeyeceğimi namus ve şeref sözü verdiğimi beyan ederim.”
Sonra Kırşehir’deki bir seçim toplantısında Bölükbaşı kürsüde konuşurken birden yanında duran Cevat Eroğlu‘ya dönmüş ve “Eroğlu, Eroğlu, bu parti çok hıyanetler, gördü. Sen de bir gün onlar gibi, partine ihanet edip ayrılmaya kalkarsan, eşin üçten dokuza boş olsun!” demiş ve Bölükbaşı’nın sözlerini Cevat Eroğlu da avuçlarını patlatırcasına alkışlamıştı.
Eeee bütün bunlardan sonra hiç Cevat Eroğlu Bölükbaşı’nı bırakır da “kırat”ın terkisine biner miydi? Öyle sanıyordu Bölükbaşı!
Bölükbaşı’nın kaderi buydu. Tabii olan olmuştur Cevat Eroğlu, “kırat” terkisine biner!
Onun çantasını taşıyanlar, önünde el oluşturup peşkir koşturanlar, meclis kürsüsünde Adalet Partililerin hatırını soranlar…
Bu tarihsel olayı niye anlattık? Gereği var mıydı? Elbet gereği vardır. Sözüm ona ister noter senedi yapılsın, ister yemin billah edilsin, siyasi ahlak olmazsa, bu gibi olaylar eskiden de vardı, şimdi de var. Bu gibi olaylar ancak “Siyasi ahlak yasası” çıkarılırsa belki son bulur. Yoksa koltuğunu kaybeden, koltuk verilmeyenlerin bazıları günümüzde olduğu gibi, o parti senin bu parti benim diye kapı kapı dolaşır… Esen kalın.